Müzik

31 Mart 2007 Cumartesi

DÜNYA FANİDİR AMA...


AMA AŞK VARDIR DÜNYADA...

Birini, bir şeyi sevmek ne hoş duygu...

Bazıları aşk deyince bir kişiyi hatırlıyor, bazıları bir çiçeği, bazıları dünyada bir yeri.. Ama özünde o duygu hiç değişmiyor.

Peki sevmek nasıl bir şeydir? Aklımıza geldiğinde dudağımızın kenarı hafifçe yukarı çekiyor ve az da olsa gözlerimiz kapanıyorsa o anda işte anlarız ki seviyoruz o aklımıza geleni...

Yok böyle değil de kalbimizin atışı hızlanıyorsa ya da kelimeler düğümlenip birbirine giriyorsa cümleler, karşıdaki manasız manasız bakıyorsa yüzünüze o zaman aşık olmuşsunuzdur dostlar!

iki durumda ortak olan bir nokta var: Kalble hissedilen derin bir sıcaklık...

Bu durumda insan mantıkla yeniden tanışmalı ve şöyle düşünmeli: Ben bunu sevdiğim sürece ne kazanacağım ve ne kaybedeceğim? Çünkü hayat bir tek şeye vakfedilecek kadar uzun değil!

Güzel Peygamberimiz, Kişi sevdiği ile beraberdir diyerek bizlere en güzel ve temkinli yolu göstermiştir. Böylece biz sevdiğimiz kişiyi çok dikkatli seçmek durumundayız. Çünkü ne sevmek bir şakadır ne de yaşayacağımız 2 tane hayat vardır!.. Bir kere yaşayacağız ve öleceğiz. İyisi mi biz sevdi mi tam sevelim :)

Tabii bu mübarek sözle kastedilen yalnız bu değildir. Bizim hayatımız boyu bazı seçimler yapmamız gerektiği herkesçe malumdur. Bu seçimlerin bazıları var ki bütün hayatımızı etkiliyor. Mesela eş seçiminde yapılan küçük hatalar sonucu nice insanlar nice belalara uğruyor, nice kalpler daha Gerçek Aşk'ı bulamadan soluveriyorlar! Yapacağımız bir arkadaş seçimi ile de ya bu hayattan sonraki hayatımızı abad edecek ya da orda onun bunun hakkıyla uğraşıp duracağız! Bizi fenalıklardan sakındıracak bir dostumuz olması belki de bizi ahiretin zor kademelerinden beri tutacaktır! Yine Peygamber Efendimiz bu gerçeği şöyle açıklamış bizlere:

Allah için dost olan kimseyi, Allahu Tealâ, Cennette hiçbir ameli ile ulaşamayacağı yüksek dereceye yükseltir.


Şimdi müsaadenizle gerçek aşkı yaşamış gönülleri hamil sineler olabilmek umuduyla hepimiz adına şu duayı yapıyorum:

RABBİMİZ! SEVDİR BİZE HEP SEVDİKLERİNİ, YERDİR BİZE HEP YERDİKLERİNİ, YAR BİZE ERDİRDİKLERİNİ...

(AMİN)


Bu güzel günlerin hatrına güzelliklere güzellikler katan Rabbimizin bizi yanlışlardan uzak tutmasını temenni eder, sevgiler sunarım dostlar...

28 Mart 2007 Çarşamba

Mescid-i Aksa

Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnını koydum
Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu

Gözlerim yollarda bekler dururum
Nerde kardeşlerim diyordu bir ses
İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin
Unuttu mu bunu acaba herkes

Burak dolanırdı yörelerimde
Mi’raca yol veren hız üssü idim
Kutsallığım belli şehir ismimden
Her yana nur saçan bir kürsü idim

Hani o günler ki binlerce mü’min
Tek yürek halinde bana koşardı
Hemşehrim nebi’ler hâtırı için
Cevaba erişen dualar vardı

Şimdi kimsecikler varmaz yanıma
Mü’minde yoksunum, tek ve tenhayım
Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı
Çöllerde kayıp bir yetim vâhayım

Mescid-i Aksa’yı görüm düşümde
Götür müslümana selam diyordu
Dayanamıyorum bu ayrılığa
Kucaklasın beni İslâm diyordu

Mehmet Akif İnan

27 Mart 2007 Salı

KUTLU DOĞUM HAFTAMIZ MÜBAREK OLSUN...

(O DOĞDU VE GÜNEŞ NURUNDAN DAHA KARANLIKTI...)


بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
يُرِيدُونَ لِيُطْفِؤُا نُورَ اللّهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
Ahmed yaratılmış o büyük Nur-u Ehad'den
Her zerrede nurdur, o ezelden hem ebedden
Bir nur ki odur hem yüce hem lâyetenahî
Ol Fahr-i Cihan Hazret-i Mahbub-u İlahî
Parlattı cihanı bu güzel Nur-u Muhammed (A.S.M.)
Halkolmasa, olmaz idi bir zerre ve bir ferd
Ol nuru ânın, her yeri her zerreyi sarmış
Baştan başa her dem bu kesif zulmeti yarmış
Bir nur ki odur sade ve hem lâyetezelzel
Âri ve berî cümleden üstün ve mükemmel
Bir nur ki bütün zerrede ancak o nümâyân
Bir nur ki verir kalblere hem aşk ile iman
Bir nur ki eğer olmasa ol nur hele bir an
Baştan başa zulmette kalır hem de bu ekvan
Bir nur ki değil öyle muhat, hem dahi mahsur
Bir nur ki eder kalbi de pürnur, çeşmi de pürnur
Bir lem'adır andan, şu büyük şems ve kamerler
Hep işte o nurdan bu acaib koca âlem
Halk oldu o nurdan yine Cennet'le Cehennem
Şekk yok ki o nurdur okunan Hazret-i Kur'an
Ol nur-u ezel hem sebeb-i hilkat-ı insan
Her şeye odur mebde' ve asıl ve esas hem
Ondan görünür nev'-i beşer böyle mükerrem

Bir zerre değil, bahr-i muhit o bahr-i münirden
Hem nasıl beşer hiç kalıyor hepsi de birden
Şekk yok ki cihan, katre-i nurundan o nurun
Şekk yok ki bu can, zerre-i nurundan o nurun
Sönsün diye üflense, o derya gibi kaynar
Söndürmeğe hem kimde aceb zerre mecal var
Söndürmeğe kalkmıştı asırlar dolu küffar
Kahreyledi her hepsini ol Hazret-i Kahhar
Hep sönmüş asırlar, yanıyor sönmeden ol
Tarihe sorun, kimdir o nur, hem kim imiş menfur
Alnında yanan Nur-u Muhammed' di Halil'in
Yetmezdi gücü, bakmağa her çeşm-i alilin
Görseydi Resul'ün o güzel nurunu, Nemrud
Yakmazdı o dem, nârını ol kâfir-i matrud
Bir sivrisinek öldürüyor o şah-ı cihanı (!)
Atmıştı Halil'i ateşe çünki o cani
Bir perde açıp söyledi Hak gizli kelâmdan
Ol ateşe bahseyledi hem berd ü selâmdan
"Dostum ve Resulüm yüce İbrahim'i ey nâr
At âdetini, yakma bugün, sen onu zinhar!"
Bir gizli hitab geldi de ol dem yine Hak'tan
Bir abd-i mükerrem dahi kurtuldu bıçaktan
Ol nurdan için Yunus'u hıfzeyledi ol hut
Ol nur ile kahreyledi hem kavmini ol Lut

Ol hüsn-ü cemal, eyledi âlemleri hayran
Nerden onu bulmuş, acaba Yusuf-u Ken'an
Hikmet nedir, ol derdlere sabreyledi Eyyub
Hem sırrı nedir, Yusuf için ağladı Ya'kub
Öldükçe dirildikçe neden duymadı bir his
Ol namlı nebi, şanlı şehid Hazret-i Cercis
Hasretle neden ağladılar Âdem ve Havva
Kimdendi bu yıllarca süren koskoca dava
Hem âh, neden terkedilip Ravza-i Cennet
Bir dâr-ı karar oldu neden âlem-i mihnet
Nur şehri olan Tur'da o dem Hazret-i Musa
Esrar-ı kelâm hep çözülüp buldu tecella
Bir parça Zebur'dan okusa Hazret-i Davud
Başlardı hemen sanki büyük mahşer-i mev'ud
Bilmem ki neden, yel ve sular hep onu dinler
Bilmem ki neden, hep işiten âh! diye inler
Mahluku bütün kendine râmetti Süleyman
Nerdendi bu kuvvet, ona kimdendi bu ferman
Yellerle uçan şanlı büyük taht-ı mukaddes
Esrar-ı ezelden o da duymuş yine bir ses
Ol hangi acib sır ki, çıkar göklere İsa
Kimdir çekilen çarmıha, kimdir yine Yuda
Nur derdi için tahtını terkeyledi Edhem
Bir başkasının tahtı olur derdine merhem

Çok şahs-ı veli, nur ile hem etti kanaat
Çok şahs-ı denî, nur ile hem buldu keramet
Her hepsi de pervanesi, üftadesi nurun
Her hepsi muamma, gücü yetmez bu şuurun
Fillerle varıp Kâbe'ye hem Ebrehe zalim
İsterdi ki yapsın nice bin türlü mezalim
İsterdi ki o beyt yıkılıp şöhreti sönsün
Halk Kâbe'yi terkederek kiliseye dönsün
İsterdi ki çeksin doğacak nura bir sed
Hem doğmadan ölsün diye Mahbub-u Müebbed
Günlerce gidip Kâbe'ye hem yaklaşan ordu
Birdenbire bir tehlike sezmiş gibi durdu
Sür'atle gelip bir sürü kuş, semt-i bahirden
Taş harbine başlar pek acib hepsi birden
İndikçe havadan o muamma gibi taşlar
Cansız yıkılıp yerlere yatmış nice başlar
Şahıyla beraber kocaman orduyu Mevlâ
Olsun diye Mahbub'a nişan, eyledi mevta
Hem kavm-i Kureyş, söndürelim derken o nuru
Erkek ve kadın, cümlesinin kaçtı huzuru
Müşrik ve muvahhid, iki fırka olup urban
Yıllarca dökülmüş yine üstüne bir kan
Şakk etti Kamer, Fahr-i Beşer, ol yüce Server
Her yerde ve her anda onun nuru muzaffer

Kur'andı kali, nurdu yolu, ümmeti mutlu
Ümmet olanın kalbi bütün nur ile doldu
Çekmezdi keder, ol sözü cevher, özü kevser
Ol Sure-i Kevser, dedi a'dasına "ebter!"
Ol Şems-i Ezel'den kaçınan ol kuru başlar
Gayya-i Cehennem'de bütün yakmış ateşler
Bitmişti nefes, çıkmadı ses, bıktı da herkes
Ol nura varıp baş eğerek hem dediler pes
İdraki olan kafile ayrıldı Kureyş'ten
Feyz almak için doğmuş olan şanlı güneşten
Ol kevser-i Ahmed'den içip herbiri tas tas
Olmuştu o gün sanki mücella birer elmas
Ol başlara taç, derde ilâç, mürşid-i âlem
Eylerdi nazar bunlara nuruyla demadem
Bunlardı o a'dayı boğan bir alay arslan
Hak uğruna, nur uğruna olmuş çoğu kurban
Bunlardan o gün ehl-i nifak cümle kaçardı
Müşrik ise, ol aklı anın kalmaz uçardı
Bunlardı o Peygamberin ashabı ve âli
Dünyada ve ukbada da hem şanları âlî
Tavsif ediyor bunları hep şöylece Kur'an:
Sulh vakti koyun, kavgada kükrek birer arslan
Hep yüzleri pâk, sözleri hak, yolları haktı
Merkebleri yeller gibi Düldül'dü, Burak'tı

Bir cezbe-i "Yâ Hayy!" ile seller gibi aktı
A'daya varıp herbiri şimşek gibi çaktı
Bunlardı o gün halka-i tevhidi kuranlar
Bunlardı o gün baltalayıp küfrü kıranlar
Bunlardı mübarek yüce cem'iyet-i şûra
Bunlardı o nurdan dizilen halka-i kübra
Bunlardı alan Suriye, Irak, ülke-i Kisra
Bunlarla ziyadar o karanlık koca sahra
Bunlardı veren hasta, alîl gözlere bir fer
Bunlardı o tarihe geçen şanlı gazanfer
Her hepsi de bir zerre-i nuru o Habib'in
Her an görünür gözlere ondan nice yüzbin
Nur altına girmiş bulunan türlü cemaat
Hem buldu beka, hem de bütün gördü adalet
Ecdad-ı izamın o büyük ruhları küskün
Zira ne küfürler okunur onlara her gün
Yağmıştı o gün âh ne kederler, ne elemler
Âciz onu hep yazmağa, eller ve kalemler
Binlerce yetimin yıkılan kalbini sen yap
Afvet yeter artık, o Habib aşkına ya Rab!..
Derken yeter artık, bizi afvet güzel Allah
Sarsıldı cihan, öldü de bir gümgüme nâgâh
Buz parçası halinde bulut, bir yere düşmüş
Erkek ve kadın hepsi de ol semte üşüşmüş

Derhal açılıp gökyüzü hem parladı
ol nurdan gelen Risale-in Nur
Hallak-ı Rahîm eyledi mahlukunu mesrur
Zulmet dağılıp başladı bir yepyeni gündüz
Bir neş'e duyup sustu biraz ağlayan o göz
Bir dem bile düşmezken onun âhı dilinden
Kurtuldu, yazık dertli beşer derdin elinden
Ol taze güneş, ülkeye serptikçe ışıklar
Hep şâd olacak, şevk bulacak kalbi kırıklar
Her kalbe sürur, her göze nur doldu bu günden
Bir müjde verir sanki o bir şanlı düğünden
Arzeyleyelim ol yüce Allah'a şükürler
Kalkar bu kahr u cehl ü dalal, şirk ü küfürler
Ol nur-u Hüda saldı ziya, kalbe safa hem
Gösterdi beka, göçtü fena, buldu vefa hem
Çıkmıştı şakî, geldi nakî gördü adavet
Eylerdi nefiy, oldu hafî nur-u hidayet
Fışkırdı Risale-i Nur, ufuktan nur-u Risalet
Ol nur-u Risalet verecek emn ü adalet
Allah'a şükür, kalkmada hep cümle karanlık
Allah'a şükür, dolmada hep kalbe ferahlık
Allah'a şükür, işte bugün perde açıldı
Âlemlere artık yine bir neş'e saçıldı
Artık bu sönük canlara can üfledi canan
Artık bu gönül derdine ol eyledi derman
Bir fasl-ı bahar başladı illerde bu günden
Bir sohbet-i gül başladı dillerde bu günden

Benden bana ben gitmek için Risale-i Nur diye koştum
Nur derdine düştüm de denizler gibi coştum
Bir zerrecik olsun bulayım der de ararken
Düştüm yine derya gibi bir nura bugün ben
Verdim ona ben gönlümü baştan başa artık
Maşukum odur şimdi benim, ben ona âşık
Ol nur-u ezel hem kararan kalblere lâyık
Ol nurdan alır feyzini hem cümle halâyık
Kahreyledi ol zulmeti Risale-i Nur'a akanlar
Nur kahrına uğrar, ona hasmane bakanlar
Küfrün bütün alayı hücum etse de ey nur
Etmez seni dûr, kendi olur belki de makhur
Sensin yine hazır, yine sensin bize nâzır
Ey nur-u Rahîm, ey ebedî bir cilve-i kudret-i Fâtır
Bir neş'e duyurdun imanla sırr-ı ezelden
Bir müjde getirdin bize ol namlı güzelden
Madem ki içirdin bize ol âb-ı hayattan
Bir zerre kadar kalmadı havf şimdi memattan
Hasret yaşadık nuruna yıllarca bütün biz
Masum ve alîl, türlü bela çekti sebebsiz
Yıllarca akan, kan dolu gözyaşları dinsin
Zalim yere batsın, o zulüm bir yere sinsin
Yıllarca, asırlarca bu nurun yine yansın
Öksüz ve yetim, dul ve alîl hepsi de kansın

Ey nur gülü, nur çehreni öpsem dudağından
Kalb bahçesinin kalbine diksem budağından
Her dem kokarak hem o güzel rayihasından
Çıksam yine ben âlem-i fâni tasasından
Nur güllerin açsın, yine miskler gibi tütsün
Sinemde bu can bülbülü tevhid ile ötsün
Sensin bize bir neş'e veren ol gül-ü hâlis
Sensin bize hem cümleden a'lâ, dahi muhlis
Ey Nur-u Risalet'ten gelen bir bürhan-ı Kur'an
Ey sırr-ı Furkan'dan çıkan hüccet-i iman
Sendin bize matlub, yine sendin bize mev'ud
Sayende bugün herkes olur zinde ve mes'ud
Her an seni bekler ve sayıklardı bu dünya
Hak kendini gösterdi, bugün bitti o rü'ya
Bin üçyüz senedir toprağa dönmüş nice milyar
Mü'min ve muvahhid seni gözlerdi hep ey yâr
Her hepsi de senden yana söylerdi kelâmı
Her hepsi de her an sana eylerdi selâmı
Nur çehreni açsan, atarak perdeyi yüzden
Söyler bana ruhum yine مَا ازْدَدْتُ يَقِينًا
Vallah, ezelden bunu ben eyledim ezber
Risale-in Nur'dur vallah o son müceddid-i ekber
Yüzlerce sened, hem nice yüzlerce işaret
Eyler bu mukaddes koca davaya şehadet
En başta gelen şahid-i adl Hazret-i Kur'an
Göstermiş ayânen otuzüç yerde o bürhan
يَامُدْرِكًا nin kalbine gömmüş Esedullah
Çok sır ki, bilenler oluyor hep sana âgâh


كُنْ قَادِرِىَّ الْوَقْتِ demiş ol pîr-i muazzam
Binlerce veli hem yine yapmış buna bin zam
Mu'cizdir o söz, haktır o öz, görmedi her göz
Artık bu muammaları gel sen bize bir çöz
Altıncı Söz'ün aldı bütün fiil ü sıfâtı
Verdim de arındım ona hem zât u hayatı
Müflis ve fakir bekliyordum şimdi kapında
Tevhide eriştir beni, gel varını sun da
Ben ben diye, yazdımsa da sensin yine ol ben
Hiçten ne çıkar, hem bana benlik yine senden
Afvet beni ey afvı büyük, lütfu büyük Risale-in Nur
Bir dem bile hem eyleme senden beni ya Rabbena mehcur
Nur aşkına, Hak aşkına, dost aşkına ey nur
Nurunla ve sırrınla bugün kıl bizi mesrur
Ey Nur-u Ezel'den gelen Nur-u Muhammed (A.S.M.)
Ey sırr-ı imandan gelen nur-u müebbed
Binlerce yetimin duyulan âhını bir kes
Sarsar o büyük arşı da vallah bu çıkan ses
Vallah cemilsin, yeter artık bu celalin
Göster bize ey Nur-u Muhammed, bir kerre cemalin
Dergâhını aç, et bize ihsan, yine ey nur-u Risalet
Biz dertli kuluz, kıl bize derman, yine ey nur-u hakikat
Emmare olan nefsimizin emrine uyduk
Ver bizlere sen nur ile îkan, yine ey Nur-u Kur'an
Hırs ateşi sönsün de gönül gülşene dönsün
Saç nurunu, hem feyzini her an, yine ey nur-u iman
Sen nur-u Bedi', Nur-u Rahîm'sin bize lütfet
Hep isteğimiz aşk ile iman, yine ey Nur-u İlahî
Dinin çekilip, dev gibi saldırmada vahşet
Rahmet bizi garketmeye tufan, yine ey Nur-u Rahmanî

Pürnura boyansın bütün âfâk-ı cihanın
Her yerde okunsun da bu Kur'an, yine ey Nur-u Sübhanî
Mahbubuna uyduk, hepimiz ümmeti olduk
Ağlatma yeter, et bizi handan, yine Ey Nur-u Rabbanî
Ol Ravza-i Pâk-i Ahmed'i (A.S.M.) göster bize bir dem
Artık olalım hep ona kurban, yine Ey Nur-u Samedanî
İslâm'a zafer ver, bizi kurtar, bizi güldür
A'damızı et hâk ile yeksan, yine ey Nur-u Furkanî
Her belde-i İslâm ile, olsun bu yeşil yurd
Tâ haşre kadar cennet-i canan, yine ey Nur-u imanî
Ol Fahr-i Cihan, Âl-i Abâ hakkı için ya Rab
Hıfzet bizi âfât u beladan, ya Nur-el Envar, bihakkı ismike-n Nur!

Âciz, bîçare
Hasan Feyzi (Rahmetullahi Aleyh)
* * *

BEKLEYEN

Sen kaçan bir ürkek ceylânsın dağda,
Ben peşine düşmüş bir canavarım!
İstersen dünyayı çağır imdada;
Sen varsın dünyada, bir de ben varım!

Seni korkutacak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu belirsiz kollar,
Enseni yakacak ateş nefesim.

Kimsesiz odanda kış geceleri,
İçin ürperdiği demler beni an!
De ki: Odur sarsan pencereleri,
De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!

Göğsümden havaya kattığım zehir,
Solduracak bir gül gibi ömrünü.
Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
Bana kalacaksın yine son günü.

Ölürsün... Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
Varılmaz hayale işaret diye
Toprağında bir taş olur, beklerim...

Necip Fazıl Kısakürek[1930]

26 Mart 2007 Pazartesi

An Hadith...

The Prophet (p.b.u.h) said, "Seven people will be shaded by Allah under His shade on the day when there will be no shade except His. They are:

(1) a just ruler;

(2) a young man who has been brought up in the worship of Allah, (i.e. worship Allah (Alone) sincerely from his childhood),

(3) a man whose heart is attached to the mosque (who offers the five compulsory congregational prayers in the

(4) two persons who love each other only for Allah's sake and they meet and part in Allah's cause only;

(5) a man who refuses the call of a charming woman of noble birth for an illegal sexual intercourse with her and says: I am afraid of Allah;

a person who practices charity so secretly that his left hand does not know what his right hand has given (i.e. nobody knows how much he has given

(i.e. nobody knows how much he has given in charity).

(7) a person who remembers Allah in seclusion and his eyes get flooded with tears."

Bukhari Vol. 2 : 504

SU KASİDESİ

-Der Na’t-i Hazret-i Nebevi-

Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlare su
Kim bu denli tutuşan odlare kılmaz çare su
Âb-gûndur günbed-i devvar rengi bilmezem
Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvare su

Zevk-i tiğinden aceb yok olsa gönlüm çak çak
Kim mürur ilen bırakır rahneler divare su
Suya versin bağ-ban gül-zarı zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gül-zare su

Ohşadabilmez gubarını muhharir hattına
Hame tek bakmaktan inse gözlerine kare su
Arızın yadiyhle nem-nak olsa müjganım nola
Zayi olmaz gül temennasiyle vermek hare su

Hayret ilen parmağın dişler kim etse istima
Parmağından verdiği şiddet günü Ensar’e su
Eylemiş her katreden bin bahr-i rahmet mevc-hiz
El sunup urgaç vuzu için gül-i ruhsare su

Hâk-i payine yetem der ömrlerdir muttasil
Başini taştan taşa urup gezer avare suZ
erre zerre hâk-i der-gâhina ister sala nûr
Dönmez ol der-gâhtan ger olsa pâre pâre su

Zikr-i na’tin virdini derman bilir ehl-i hatâ
Eyle kim def’-i humar için içer mey-hâre su
Yâ Habibu’llah yâ hayru’l-beşer müştâkinim
Eyle kim leb-teşneler yanip diler hemvâre su

Sensin ol bahr-i keramet kim şeb-i Mirâc’da
Şeb-nem-i feyzin yetirmiş sâbit ü seyyâre su
Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânıma
Var ümîdim ebr-i ihsânın sepe ol nâre su

Yümn-i na’tinden güher olmuş Fuzûli sözleri
Ebr-i nîsandan dönen tek lü’lü-i şeh-vâre su
Hâb-i gafletten olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Hâb-ı hasretten dökende dîde-i bîdâre su

Umduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrûm olmayam
Çeşme-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su
Gam günü etme dil-i bîmârdan tiğin diriğ
Hayrdır vermek karanu gecede bîmâre su

İste peykânın gönül hecrinde şevkim sâkin et
Susuzum bir kez bu sahrâda benim’çün ara su
Ben lebin müştâkiyim zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelir huş-yâre su

Ravza-i kûyuna her dem durmayıp eyler güzârA
şık olmuş gâliba ol serv-i hoş-reftare su
Su yolun ol kûydan toprağ olup tutsam gerek
Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vâre su

Dest-busı arzusiyle ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su
İçmek ister bölübülün kanın meger bir reng ile
Gül budağının mizâcına gire kurtare su

Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktida kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr’e su
Seyyid-i nev’-i beşer deryâ-yi dürr-i istifâ
Kim sepiptir mu’cizâtı âteş-i eşrâre su

Kılmak için tâze gül-zâr-i nübüvvet revnâkın
Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâre su
Mu’cizi bir bahr-i bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan bin bin âteş-hâne-i küffâre su

21 Mart 2007 Çarşamba

Hacı Bektaş-ı Veli ve Mevlânâ

Bir adam kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır.
Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş Veli'nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister.
O zamanlar dergâhlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu. Durumu Hacı Bektaş Veli'ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli
- ' helal değildir ' diye bu kurbanı geri çevirir.
Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve aynı durumu Mevlana'ya anlatır.
Mevlana ise; bu hediyeyi kabul eder.
Adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.
Mevlana şöyle der:
- Biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz.
O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.
Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş dergâhı'na gider ve Hacı Bektaş Veli'ye,
Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş Veli'ye sorar.
Hacı Bektaş da söyle der:
- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir.
Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez.
Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir."

12 Mart 2007 Pazartesi

Hayat Bu...

Rabbimiz bize bir akıl vermiş ve biz bunu ne kadar güzel kullanabiliyoruz?
Demem o ki bazımız çok iyi yerlerde bazımız sefalet içinde olsak da hep bir imtihan içindeyiz ve imtihan bitmeyecek, ta ki o malum zaman gelene kadar= ÖLÜM!
Osmanlı zamanında kabirler şehrin ortasında olurmuş ki kimse unutmasın onu!
Bizler yaşıyoruz ve yaşantımızın son bulması ile birlikte bütün işlerimiz de son bulacak!
Son bulmayan 3 şey; malumunuz:
1. Hayırlı evlat
2. Sadaka-i câriye (Kalıcı bir eser)
3. Faydalı ilim.

Hayırlı evlat bize dua edecek.
Bıraktığımız eser (mesela yaptırdığımız bir okul) bize diğer kişiler tarafından hayır dua ettirecek.
Faydalı ilim de arkamızdan gelenlerin ondan faydalanıp iyi işler yapmasına ve bizim de dolayısıyla o hayırda bir tuzumuz bulunmasına vesile olmuş olacak.

Yaşıyoruz..
Yaşadığımızın farkında olarak mı yaşamak isteriz yoksa öylesine mi?
Yaşıyoruz..
Amaçsız, bir insan nereye kadar yaşayabiliyor?
Yaşıyoruz..
İyilikler olmasa kalbimiz ne kadar dayanırdı bu dünyaya?

Kendime yani hayatıma çeki düzen vermek istiyorum!
Yeni hayatımda bol bol iyilikler olacak inşaAllah :=)
Ben duaya inanırım.. Çalışmakla birlikte duaların çok büyük ehemmiyeti var..
Dualarınızı bekliyorum...
MerveZeynep

dür
........................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................
Bugün ben şâhımı gördüm
Çeşmi cemâli güldür gül

Gül olanın aslı güldür
Peygamberin nesli gül


Kurusu gül, yaşı güldür
Toprağı gül, taşı güldür

Girdim şahın bahçesine,
Cümlesi aşı güldür gül


Asmasında gül dalları,
Kovanında gül balları

Ağacında gül hâlleri,
Servi pınarı güldür gül

Arkı akar çarkı döner,
Gülden değirmeni döver

Yine gülden gül öğütür,
Bendi ırmağı güldür gül


Gülden terâzi yaparlar,
Gül ile gülü tartarlar
Gül alırlar gül satarlar,
Çarşı pazarı güldür gül


Açıl gel ey gonca gülüm,
Ağlatma şeydâ bülbülün

Bu inleyen garib dilin,
Âh-u efgânı güldür gül


Gel hâ gel ha gül Nesîmi,
Geldi yine gül mevsimi

Bu feryad bülbül sesimi
Sesi feryâdı güldür gül.



Nesîmi

MEDİNE'NİN GÜLÜ

Andım yine Sen'i her şey yâdımdan silindi,
Hayalin gönlümün tepelerinde gezindi;
Bu bir serap olsa da hafakanlarım dindi..
Andım yine Sen'i her şey yâdımdan silindi.

Keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam,
Ruhlar gibi yükselip de ufkunda dolaşsam;
Bir yolunu bulup gönlünden içeri aksam..
Keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam.

Anladım vaslına ermek için artık çok geç,
Hicranla yanan gönlüm durmadan inleyecek;
İnleyip en taze hislerle hep bekleyecek..
Anladım vaslına ermek için artık çok geç...

Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken adından,
Ne olur Sana ulaşmam için kanadından;
Bana bir tüy ver pervaz edeyim hep ardından..
Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken adından.

Ey kupkuru çölleri cennete çeviren gül;
Gel o bayıltan renklerinle gönlüme dökül!
Vaktidir ağlayan gözlerimin içine gül!.
Ey kupkuru çölleri cennete çeviren gül!

Mecnûn gibi arkanda koşan kulun olayım,
Bir kor saç içime ocaklar gibi yanayım;
Sensiz geçen bu acı rüyadan kurtulayım..
Mecnûn gibi arkanda koşan kulun olayım..
Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta,

Ruhuma sisli-dumanlı bir kasvet yaymakta;
Göster çehreni ki güneş gurûba kaymakta..
Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta...
Son demde hiç olmazsa gurûbum tulû olsun,
Gönlüm ufkunun en taze renkleriyle dolsun;

Her yanda tamburlar çalınsın; neyler duyulsun..
Ne olur hiç olmazsa gurûbum tulû olsun..!

M.Fethullah Gülen

10 Mart 2007 Cumartesi

SINAV SONUÇLARIM

Sınav Sonuçlarımı burdan açıklayacak değilim :)
Ama İso için bazı tiyolar vereceğim tabii buralara uğrarsa görecek :((
ya bu kardaş beni iyice unuttu ya!!

İso, ablan iyi notlar aldı! Çok mu dua ettin nedir :P

ortalaması da geçer :)

9 Mart 2007 Cuma

CAN DEDİM

ZEHİR EDEN BİR DERTTİ SENİNKİ
YİNE DE -EYVALLAH! DEDİM
ÖLÜMÜNE BİR YOLDU BENİMKİ
YİNE DE -BEN VARIM! DEDİN
İŞTE BU YÜZDEN BEN SANA
YALNIZ SANA "CAN" DEDİM...
DERT DEDİN
YOL DEDİM
CANAN DEDİN
CAN DEDİM...
04.03.2007 19.55

7 people will be shaded by Allah...

The Prophet (p.b.u.h) said, "Seven people will be shaded by Allah under His shade on the day when there will be no shade except His. They are:

(1) a just ruler;

(2) a young man who has been brought up in the worship of Allah, (i.e. worship Allah (Alone) sincerely from his childhood),

(3) a man whose heart is attached to the mosque (who offers the five compulsory congregational prayers in the

(4) two persons who love each other only for Allah's sake and they meet and part in Allah's cause only;

(5) a man who refuses the call of a charming woman of noble birth for an illegal sexual intercourse with her and says: I am afraid of Allah;

a person who practices charity so secretly that his left hand does not know what his right hand has given (i.e. nobody knows how much he has given

(i.e. nobody knows how much he has given in charity).

(7) a person who remembers Allah in seclusion and his eyes get flooded with tears."

Bukhari Vol. 2 : 504
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ
BİR MERVE ZEYNEP VARMIŞ..
vee günün birinde cenkunal onu mimlemiiiiş...
Sonra ne mi olmuş?
Gelin Merve Zeynep'ten dinleyelim:
Merhaba sevgili arkadaşlar,
bilmem beni biliyor musunuz? Ben pek az blogspotçuyu biliyorum! Onlar da benim için yeterli zaten.. Amacım az ve öz olarak güzel bir kaç yazı ve şiir paylaşmak o kadar...
İşte hakkımda bilmediklerinizden birkaçı:
1. Sınavlarım var ve ben hiç çalışmadım desem yeridir. Halbuki sınav sınav diye çığırıp durmuştum bloglarımda :D:D
2. Blogspotta benden daha meşhur bir akrabam var: Kardeşim:)) İsmi lazım değil yani yazmasam da olur çünkü bu da bilinmeyendi zaten:))
3. Şiir yamayı -pek fazla beceremesem de- severim ve yazarım hatta buraya bir tanesini aldım.
4. İlahiyat Fakültesi 3. sınıfa (Uzaktan Eğitimle) devam etmekteyim...
5. Ayrıca itina ile Kur'ân'ı okuması öğretilir.. ilgililere duyrulur:)

8 Mart 2007 Perşembe

DOST

SEVGİDİR
HER KAPIYI AÇAN
BİZİ, BAZEN BİR KUŞ
BİR ÇİÇEK YAPAN
DOST, KOLAYCA BULUNMAZ
İNSAN, ÇABUK BİLİNMEZ.
GEÇİCİDİR PARA, POST...
HERŞEYDEN ÖNEMLİDİR
DOST...

Afedersin

 https://youtu.be/qF26mrXphQE?si=W1sqsQZUGVL07OsZ Bayramdı!..