Müzik

24 Aralık 2009 Perşembe

AŞURE GÜNÜNÜN ÖNEMİ VE DEĞERİ

26.12.2009 Cumartesi günü,

Hicrî takvimin ilk ayı olan Muharrem’in onu, yani Aşûre günüdür. İslâm’da önemli bir yeri olan Aşûre gününde çok mühim hadiseler meydana gelmiştir.

Bazıları şunlar:

Meleklerin ve Cebrail Aleyhisselâm’ın yaratılması,
O gün, 10 kişiye selâm vermeli veya bir kişiye 10 selâm vermeli, mümkünse gusletmeli, yapılabildiği kadar hayır hasenatta bulunmalı, küçükler, bilhassa yetimler sevindirilmeli, hiç olmazsa 2 rekât namaz kılarak bu ümmetin hidayet ve selâmeti için dua etmelidir.

Göklerin (yıldızların, seyyârelerin) ve yerin (dağların, denizlerin) yaratılması ve yeryüzüne ilk defa yağmur yağması,
Adem Aleyhisselâm’ın yaratılması, cennete konulması ve sonra tevbesinin kabulü,
İdris Aleyhisselâm’ın göklere kaldırılması,
Nuh Aleyhisselâm’ın gemisinin Cudi Dağı üzerinde karaya oturması,
İbrahim Aleyhisselâm’ın doğumu ve Nemrud’un ateşinden kurtulması,
Musa Aleyhisselâm ve kavminin, Kızıldeniz’in yarılıp yol olmasıyla Firavun’un şerrinden kurtulması ve Firavun ve askerlerinin boğulması,
Eyüb Aleyhisselâm’ın hastalıktan şifa bulması,
Yunus Aleyhisselâm’ın balığın karnından kurtulması,
Davud Aleyhisselâm’ın tevbesinin kabulü,
Süleyman Aleyhisselâm’a saltanat verilmesi,
Yusuf Aleyhisselâm’ın kuyudan çıkarılması,
Yakub Aleyhisselâm’ın gözlerinin açılıp tekrar görmeye başlaması,
İsa Aleyhisselâm’ın göklere kaldırılması,
Hz. Hüseyin Efendimiz’in şehid edilmesi.


Kıyamet de Cuma gününe rastlayan bir Aşûre günü kopacaktır.
Ramazan orucu farz kılınmadan önce, sevgili Peygamberimiz, Aşûre günü oruç tutarlardı. Hatta o zamandaki müşrikler bile Aşûre gününün değerini bilir ve o gün oruç tutarlardı. Peygamberimiz (sav) Medine’ye hicret ettiğinde, oradaki Yahudilerin oruç tuttuklarını gördü. Niçin oruç tuttuklarını sordu. “Bugün, Hz. Musa’nın Firavun’un şerrinden kurtulduğu gün olduğu için, ona şükür olarak tutuyoruz” dediler. Peygamberimiz, “Musa’ya uymaya biz sizden daha lâyıkız” dedi. Ashabına, o gün herkesin oruçlu bulunmasını buyurdu. Hatta günün o saatine kadar bir şey yiyip içmiş olanlara bile o saatten sonra akşama kadar oruçlu kalmalarını emretti. Bu iş üzerinde o kadar durdu ki, Medine’de tellal çağırtarak ilan ettirdi.

Ashabtan birisi, “Biz Aşûre günü çocukların bile oruçlu kalmaları için, onları pamuktan oyuncaklarla akşama kadar oyalıyorduk” buyuruyor.
Ramazan orucu farz kılındıktan sonra, Aşûre orucu nafile olarak kaldı. Ancak, sadece Aşûre günü tek olarak oruç tutmak mekruh olduğundan, 9. gün de oruç tutmalıdır. 9. gün geçmişse, 10. ve 11. gün tutulur.
Aşûre günü eve ufak tefek bir şeyler alınırsa, bir sene boyunca o evde bereket olur. İslâm büyüklerinden Süfyâni Sevrî Hz., “Biz bunu denedik ve aynen böyle olduğunu gördük” buyuruyor.
O gün, 10 kişiye selâm vermeli veya bir kişiye 10 selâm vermeli, mümkünse gusletmeli, yapılabildiği kadar hayır hasenatta bulunmalı, küçükler, bilhassa yetimler sevindirilmeli, hiç olmazsa 2 rekât namaz kılarak bu ümmetin hidayet ve selâmeti için dua etmelidir.
Aşûre gününe ait güzelliklerden birisi de, Aşûre çorbası pişirip konu-komşuya dağıtmaktır. Böylece, insanlara ikram sevabı kazanılmış olur. Rivayet edilir ki, Hz. Nuh’un gemisi Cudi Dağı üzerinde karaya oturduğunda, gemide ne kadar yiyecek varsa onları karıştırıp pişirmişler, o gün bir bolluk olmuştur. Aşûre çorbası işte o günün bir nevî tekrarlanması, yâd edilmesi, hatırlanması mânâsını taşır.
Bu günde aile büyüklerine düşen bir başka vazife de, tarihte Aşûre gününde cerayan eden hadiseleri bilebildikleri kadar çocuklarına anlatmaktır. Takdir edilir ki, geçmişimizi çocuklarımıza anlatmak, vazifelerimizin en büyüklerindendir.

Aşûre gününün hayırlara vesile olması dileklerimle… (alıntıdır)

20 Aralık 2009 Pazar

dinle_UNUTTUĞUM_Umuttum-unutuldum_

Yüzün nerde?
Unuttum yüzünü, şeklini ve
herşeyinle seni!
Dermansız derdim oldun da yine kalbim
hep yakazada yaşıyor
sıcaklığını
Yaşayan ve ölmeyen
şimdi
yarın
yaşayacak....

Gözyaşı riya
ile birlikte olmaz
Şahidim gözyaşlarım

Sahi sen serçeleri
seviyor muydun?
Hani küçücük kuşları ?

Hayır mı?
Tevafuk,
ben de sevmem!

19 Aralık 2009 Cumartesi

Sevgiliye kavuşma günü

Hayatı anlamak, ölümü anlamaktan geçiyor. Ölümü nasıl anlıyor ve anlamlandırıyorsanız, hayatı da öyle anlar ve anlamlandırırsınız. Dolayısıyla, “hayat nedir?” sorusuna, “ölüm nedir?” sorusundan yola çıkarak cevap aramak mümkündür.
Ölümü son olarak görenler, her şeyi hayatta yaşamanın yollarını arayacaktır. Bu hayat içinde başlayan ve yine hayat içinde biten bir yaşama alanıdır.
Özetle, yaşarsınız biter. Hayat biter, siz de bitersiniz. Bitiş ve tükeniş…
Bizim hayat anlayışımızda, bitip ve tükenme yok. Bitmeyen ve tükenmeyen bir hayat… Zira ölüm, nihai bir son değil, yeni bir başlangıç, yeni bir doğumdur.
Mevlana, bize ölümün doğumdan da öte, kavuşma olduğunu öğreten büyük bilgedir. Onun nazarında ölüm, düğün günüdür. Bir bitiş değil, bir tükeniş değil, yeni bir başlangıç, yeni bir hayat. Bu hayatın adı, ahret hayatıdır… Ölüm, dünya hayatından ahret hayatına yolculuktur.
Mevlana, Mesnevi’de hep bu yolculuğu anlattı bize. O yüzden her bir mısrasında yeni bir başlangıç, yeni bir doğum vardır. Okunan her satırda canlanır, şenlenir, yeniden yeniden çoğalırsınız. Çünkü Mesnevi’nin her satırında sevgiliye kavuşmanın coşkusu vardır. Mesnevi bu coşkuyla yazılmıştır.
Asırlardı bu topraklarda Mesnevi okundu. Mesnevi, dirlik ve düzenimizi sağlayan en önemli metinlerden biriydi. Sevmeyi, inanmayı, insan olmayı öğreten büyük bir metin!
Bu metni okuyarak büyük bir medeniyet kurduk.
Şimdi yeniden kendimize gelmek, hayatı anlamlandırmak için yeniden onu okumaya başlamanın zamanı gelmiştir.
Kavganın gürültünün, sömürünün, ayrıştırıcı ve parçalayıcı bakışın bütün bir âlemi sardığı şu günlerde Mesnevi’ye ihtiyacımız var.
Ayrımı gayrımı yok etmek, insanca yaşamak, insanlığımızın farkına varmak için Mesnevi’ye ihtiyacımız var.
Kavuşma gününün, düğün gününün coşkusuna ermek için yeniden Mesnevi’ye başlamaya ihtiyacımız var.
Yeniden, yeniden Mesnevi’ye başlamak... Okumak, anlamak ve hayatı anlamlandırmak!
http://www.iyibilgi.com/artikel.php?artikel_id=25970
Bilal Kemikli

11 Aralık 2009 Cuma

BESMELENİN FAZİLETİ

Peygamberimiz (s.a.v.): "Kim ki bir işe, Allah'a hâmd etmek ile başlarsa, o işi, mutlaka hayırlı ve verimli olur. Allah'a hâmd etmek ile başlanılmayan her şey, bereketi kesilmiş veya noksan bir şeydir.
Birgün Mescid-i Nebevi'de Ashab-ı Kiram toplanmışlar, derin bir vecd ve huşu içinde Allah'ın Rasulünü dinlemekteydiler. Peygamberimiz (S.A.S.) Efendimiz de Al-i İmran Sûresi'nden: (Muhtaçlara, fakirlere, kimsesizlere) sevdiğiniz şeylerden sadaka vermedikçe cennete eremezsiniz. "Allah yolunda her ne harcarsanız muhakkak Allah onu bilendir." meâlindeki ayet-i kerimeyi okuyordu.
Ayet-i Kerimeyi büyük bir dikkat ve hassasiyetle dinleyenlerin içinde Ebu Talha da bulunuyordu. Bu zat, derin bir vecd ve huşu içinde ayet-i kerimeyi dinledikten sonra ayağa kalkarak bütün zenginlere, kıyamete kadar gelecek servet sahiplerine ders veren şu ibretli sözleri söylüyor:

- Ya Rasulallah, benim servetim içinde en kıymetli ve bana en sevgili olan, işte bu şehrin içindeki sizin de bildiğiniz bahçemdir. (İçerisinde 600 tane hurma ağacı bulunan çok kıymetli Beyruha adı verilen bir hurma bahçesi.) Buradan itibaren Allah rızası için Allah'ın Rasulüne bırakıyorum. İstediğin gibi tasarruf eder, dilediğiniz fakire verebilirsiniz."
Bunun üzerine Peygamberimiz (S.A.S.) Efendimiz:
"- Bak hele, o kârlı maldır, o kârlı maldır. Söylediğini kabul ettim. Ben isterim ki onları akrabalarına vakfet (faydalansınlar)" buyurdu.
Ebu Talha bu durumu hanımına anlattığı zaman, o mü'mine kadın:
- Allah senden razı olsun Talha. Etrafımızdaki fakirleri gördükçe aynı şeyi düşünüyordum da bir türlü söyleyemiyordum sana. Allah hayrınızı kabul buyursun" cevabını vermişti. (Tarihin Şeref Levhaları, A. Şirin, s.22).
"... Haydi Namazı kılın. zekatı verin ve Allahu Teâlâ'ya sarılın; Sahibiniz O'dur. Ne güzel sahib ve ne güzel yardımcıdır O." (Hac:78)

10 Aralık 2009 Perşembe

DUA

Rabbimiz, çaresizlikle kıvranırken dahi ümitle çarpan sinelerimize, yaşlarla dolan gözlerimize, hacâletle kızaran yüzlerimize şefkatle teveccüh buyur, bir kez daha kapı kullarını bağışla.
Bizi Senden razı eyle Rabbim. Sen beni kendine razı edinceye kadar yaşat. Ve razı olduğun anda canımı al. Ki ölüm Senden razı olmanın ve Senin rızanı kazanmanın adı olsun.
Ey Rabbim, yaptıklarımdan utanıyorum. Senden, her şeyi Bilen, Gören ve İşiten'den utanıyorum. Beni başkalarının önünde mahcup etme. Settar ismini örtüm, Gaffar ismini sığınağım eyle.
Sen bana ne güzel Vekilsin Rabbim, yokluğunda, aczimde, unutulmuşluğumda, yitikliğimde, çaresizliğimde Seni Vekil ediniyorum.
Varlığıma Sen Kefilsin.

***** Amin. ****

7 Aralık 2009 Pazartesi

YazıYoRum__

Kader örmüş ağlarını ...

Sessiz kalışım çığlık atmadığım anlamına gelmez!
Sessizliğim sensizlikten değil
Senle dolduğumdan sessizim şimdi!
Kelimelerle, saçma sapan cümlelerle yoruyorsam şimdi seni
Bilmelisin ki bu hayatımın son demlerinin kocaman çığlıklarıdır...
Bilmelisin aşk bitmez aşık biter...
Biten olmayı bitiren olmaya tercih edişim alnımdaki çizgiden...
Gün gelecek ölüm dirilecek tende..
Gün geldi gelecek...

Nefret değil büyüyen...
Hasret hiç değil!

Ölüm ölüm diyorum ya.......
işte burada...

Afedersin

 https://youtu.be/qF26mrXphQE?si=W1sqsQZUGVL07OsZ Bayramdı!..