Üsküdar kabristanında meftun bir ''Yuh Baba'' varmış. Kabristanlığa giden yol dükkanının önünden geçermiş. Yoldan geçen bir tabut görünce bakar, sonra da sesli olarak ''Yuh'' dermiş. Onun böyle davranmasına kırılan komşusu: ''Sen buradan geçen cenazelere yuh diyor, onları incitiyorsun. Bir gün sen öldüğünde ben de senin başkalarına yaptığın gibi çıkıp dükkanımın önüne, sana yuh diyeceğim.'' Yuh Baba, aldırmamış bu söze. Hatta tebessüm bile etmiş. Gün gelmiş Yuh Baba da göçmüş baki aleme. Onu da omuzlara alıp kabristanlığın yolunu tutmuşlar. Tam dükkanının yanından geçerken komşusu, verdiği söz üzere haykırmış: ''Şimdiye kadar buradan gelip geçen ölülere hep sen yuh dedin. Şimdi ben de sana diyorum, Yuhh.'' İşte tam burada ''Yuh Baba'' tabutundan doğrulup son bir defa komşusuna bakmış ve ''Eğer ben de onlar gibi gidiyorsam, evet bana da yuhh.'' Sonra da çekilmiş tabutuna.
Dünyaya gelmek elimizde değil, fakat nasıl ayrılmak elimizde. Asil doğmamış olabiliriz fakat asil ölmeyi becerebiliriz. Arif Nihat Asya öyle diyordu: ''Onlar asil doğmuşlar çocuğum, biz de asil ölmek isteriz.'' Bir gün ardımızdan 'yuh' da çekilebilir, 'eyvah' da. Nasıl söylenmesini istiyorsanız, öyle yaşayın. Sonra kimseye kabahat de bulmamış olursunuz. Hani ne demişler: ''insan vardır odaya girdiği zaman oda aydınlanır, insan da vardır çıktığında.'' Varlığı ile yokluğu arasında fark olmayanlara belki ikisi de denilmeyebilir.
Karınca bile geçtiği yere iz bırakır. Peki ya insan? İnsan da eserleriyle iz bırakabilmelidir. Yoksa arkasından yuh çekenlerin sayısı her geçen gün daha da artabilir. İnsanların yaşadığı bir dünyada eleştiriler olacaktır. Yararlanmasını bilenler için, eleştiriler birer işaret taşıdır. Eleştiriden korkanlar hiçbir şeye karışmayacak, toplum önüne çıkmayacak ve varlıklarını hissettirmeyeceklerdir. Ancak unutulanlar eleştirilmezler. Bir düşünür: ''Eğer, bir insan öldüğü gün kabri başında bile kendinden bahsedilmiyorsa, yaşayıp yaşamadığı mechuldür'' der.
İnsan zaman zaman iç muhasebe yaparak kendini değerlendirmelidir. Sorgulamalıdır kendini. Rahmetli Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil ''Gençlerle Başbaşa'' adlı kitabında bu konuya değinir: '' Akşam yatağına yattığın zaman o gün ne yapıp yapmadığını göz önüne getirerek muhasebeni yap!'' der. Muhasebesini yapanlar ertesi güne daha zinde, daha duyarlı, daha akılcı bir şekilde başlayabilirler. Ziya paşa bir beytinde '' Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz'' diyor. Aynası işi olanların yaptığı eleştirilere o kadar ihtiyacımız var ki. Keşke, öyle insanlar bizi eleştirse de yolumuzu daha iyi görüp, adımlarımızı daha emin atabilsek.
Toplumumuzda yuh çekilenlerin sayısı yaşarken de ölürken de azalsın istiyoruz. Fakat ''Yuh Baba''ların öldüğüne bakmayın siz. Yanlışınız varsa, onlar kabirlerinden bile kalkıp yuh çekmeyi ihmal etmezler.
1 yorum:
ne güzel nasihatler ve ibretlikler bunlar'!
Eline sağlık can misali...
Yorum Gönder