28 Ağustos 2008 Perşembe

GİDEMEZSİN


Benim yüregim geniştir sevdigim
Sorun olmaz sığarsın içine.
Gözlerime bakınca ışık saçar
Gidemezsin bırakıpta gidemezsin.
Söylesene yüregindeki aşkı
Sende yaşadın mı? ki o yangını
Hiç uykunu aldın mı? göz bebeklerinden
Ansızın uyandın mı? uykundan.
Ben giderken
Biliyorum uyanmadın
Ama ben sen uykudayken
Gidemezdim ki hiç
Oysa sen en masum halimi seçtin
Uykumdayken gidiyorum dedin
Git dedim dönecegini bildigim için
Şimdi kendime geldim
Ve ayık kafayla diyorum sana giitt
Biliyorum gidemezsin
Çünkü yüregin bende
Gtittigin her kapıda ben karşında olacağım
GİDEMEZSİN İSTESENDE GİDEMEZSİN.............


13 Ağustos 2008 Çarşamba

RÜYALARIM OLMASA

Yıldızlara baktırdım fallara çıkmıyorsun
Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa
Pencereden bakmıyor yollara çıkmıyorsun
Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa

Zor mu geldi kalbinde bana sevgi saklamak
Yakıp gittiğin yeri dönüp bir kez yoklamak
Değil sabaha kadar seni öpüp koklamak
Seni sarmam imkansız rüyalarım olmasa

Sevmesem özler miyim seni can pahasına
Ne olur bir fırsat ver, beni bir daha sına
Adını söyleyemem senden bir başkasına
Seni sormam imkansız rüyalarım olmasa

Düşlerimde incitsem günlerce uyuyamam
Sana değil, saçının bir teline kıyamam
Yıllar sonra dönsende' nerde kaldın' diyemem
Seni kırmam imkansız rüyalarım olmasa

Yalvarırım mektup yaz beş dakkanı ayır da
Su serp yanan sineme sağlığını duyur da
Yaban gülü gibisin dağda,kırda,bayırda
Seni dermem imkansız rüyalarım olmasa...

CEMAL SAFİ

10 Ağustos 2008 Pazar

Mesnevi'den Seçmeler

Bir gün güzellik ve çirkinlik bir deniz kıyısında karşılaştılar. Hadi, denize girelim dediler ve giysilerini çıkartıp sularda yüzdüler. Bir süre sonra, çirkinlik kıyıya dönüp güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti. Güzellik de denizden çıktı; ama kendi giysilerini bulamadı. Çıplak olmak utandırıyordu onu, çaresiz çirkinliğin giysilerine büründü ve yoluna devam etti... O gün bugündür erkekler ve kadınlar onları birbirine karıştırır. Ancak içlerinden güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu. Ve yine çirkinliği tanıyan bazıları vardır ki, güzelliğin elbisesi onu gözlerinden gizleyemez...
Mesnevi'den

"Bir gün, bir bilge, kendi türleriyle uçmayı reddeden iki ayrı cins kuşa rastlar yol kenarında. Hayli merak eder bu iki farklı yaratığın nasıl olup da kendi aileleriyle, ait oldukları yerlerde yasamak istemediklerini, nasıl olup da bir 'yabancı 'yı kendi kardeşlerine yeğlediklerini. Biri karga, biri leylek... O kadar farklıdır ki kuşlar ihtimal veremez birbirlerini sevdiklerine, türdeşleriyle değil de birbirleriyle uçmayı yeğlediklerine. Öyle ya, karga dediğin kargalarla uçmalıdır, leylek dediğinse leyleklerle. Yaklaşır ve merakla inceler kuşları. Ta ki her ikisinin de topal olduğunu keşfedinceye kadar. O zaman anlar ki, birlikte kaçar, birlikte uçar, beraber yaşamaları beklenenlerin yanında tutunamayanlar. O zaman anlar ki, sahip oldukları değil, sahip olmadıklarıdır kimilerini birbirlerine yakin kılan. Topal kuşlar birbirlerinin 'arıza’larını bilir ve sömürmek ya da örtmek yerine kabullenirler öylesine. En sahici dostluklar ortak varlıklar üzerine değil, ortak yoksunluklar üzerine kurulanlardır. Aynı şekilde zengin, aynı şekilde mesut olanların ortak paydaları sabun köpüğü gibidir, uçar. Ortak acı, ortak hüzün, ortak pürüzdür esas yakınlaştıran, yaklaştıran...." Mesnevi'den

9 Ağustos 2008 Cumartesi


BERAAT GECESİ

Mübarek gecelerden biri de “Gündüzünü oruçla, gecesini de ibadetle geçirmemiz istenen şaban ayının on beşinci gecesi olan beraat gecesidir. Beraat; borçtan kurtulma, suç ve cezadan kurtulmak demektir. Dini anlamda ise, günahtan kurtuluştur. Yarattığı kullarına bir fırsat vermek için dergahına uzanan elleri affetmek için Allah'ımızın hediye ettiği müstesna bir gecedir.
Beraat gecesine mahsus şu beş haslet vardır:
1- Her mühim iş, o gece ayrılır.
2- O geceki ibadetin fazileti çok büyüktür.
3- İlâhî rahmet bol bol akar, fezayan eder, coşar.
4- Mağfiret, yarlığanma gecesidir.
5- O gece Peygamber Efendimize şefaat hakkı verilmiştir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) şaban ayının 13. gecesi ümmeti hakkında şefaat istemiş, bu şefaatin üçte biri kendisine verilmiş, 14. geceki talebinden sonra bu gece de şefaatın tamamı ihsan buy-rulmuş. Bu şefaatten mahrum olanlar devenin ürküp kaçtığı gibi kaçanlardır.
İlahi âdetlerden birisi ki, bu gece zemzem kuyusunun suyu artar. Şabanın on beşinci gecesi mübarek, beraat, Sâk (berat, ferman) ve rahmet isimleri verilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “Sizden biri şabanın onbeşinci gecesine ulaştığında kaim olsun, gündüzünü de oruçla geçirsin. Şüphesiz ki Allahü Teâlâ o gece güneş batınca (keyfiyeti bizce meçhul bir halde) dünyaya en yakın göğe inerek (o andan) ta fecir oluncaya kadar: “Benden mağfiret dileyen yok mu? Ona mağfiret edeyim. Benden rızık isteyen yok mu?Onu rızıklandırayım. Bir bela ile mübtela olan yok mu? Ona afiyet vereyim (beladan kurtarayım). Şöyle olan yok mu? Böyle olan yok mu?” buyurur (ta sabaha kadar devam eder.) “Şüphesiz Allah Teâlâ şaban ayının onbeşinci gecesi (kullarına rahmetle) bakarve herkese mağfiret eder. Yalnız O'na şirk koşana veya müşahine (düşmanlık eden, Müs-lümanlara kin besleyenlere) mağfiret etmez.
Hz. Aişe validemiz Peygamberimiz'in şaban ayını geçirişini anlatır: “Nebi (s.a.v.)'nin tam tamına ramazandan başka bir ayı oruçlu geçirdiğini görmedim. Ve ben O'nun şaban ayından da daha çok oruç tuttuğu başka bir ayını görmedim. Bazen de O, şabanın tamamını oruçlu geçirirdi. Hz. Usame: “Ya Rasülal-lah, sizin şaban ayı kadar çokça oruç tuttuğunuz başka bir ay görmedim, bunun hikmeti ne ola?” demişti de, Efendimiz şu cevabı vermişti: “İşte bu insanların gafletle geçirdikleri receb ile ramazan ayı arasındaki bir aydır. O, amellerin Allah'a arz olunduğu bir aydır. Ben amelimin oruçlu olduğum halde Rabbimin katına arzolunmasını isterim."
Beraat gecesi, birçok sırlarla ve manalarla dolu bir gecedir. Bu gecede öylesine önemli hadiseler cereyan eder ki, sadece biz insanları değil, bütün mahlûkatı ilgilendirir.
Diyebiliriz ki, bu gece bir yıllık ilahi programın, mukadderatın yazıldığı gecedir. Ni-tekim bir ayette bu gecede her hikmetli işin ayırt edildiğine (44 Duhan, 4) dikkat çe-kilmiştir.
Beraatınızı tebrik eder, hepimizin beraatına vesile olmasını dilerim.

4 Ağustos 2008 Pazartesi


Aşka gönül ile düşersen; yanarsın.
Zeka ile düşersen; kavrulursun.
Akıl ile düşersen; çıldırırsın.
Duygu ile düşersen; gülünç olursun.
Aşka düşmezsen; kalabalığa karışırsın, ezilirsin.
Bana öyle bakınıp durma bir yol seç:))

26 Temmuz 2008 Cumartesi

LAMBALAR



Yalnızım bu kimsesiz karanlık sokakta
Bir lamba var hep bana bakmakta
Başımda kavak yelleri gönlüm ise uçmakta
Bilmiyordum lamba hep beni selamlamakta

Aldım selamını oturdum yanına usulca
Bir tebessüm etti biraz da soğukça
Bir ah çekti bana sanki Ferhatça
Anladım lamba bana derdini yanmakta

Söyle be lamba senin de mi derdin var
Bir demir yığınısın be gönlün tarumar
Elin kolun bağlanmış vurulmuşsun prangalar
Söyle kurtul derdini gönlün ferahlar

--------------------------------------------------

Ey gül baharında goncalaşan insan
Zannetme ki bu demir gönülden viran
Sızlanış sana değil sadece her an
Benim derdimi lambalar bilir her an

Şu ışık altında kimler geldi geçti
Hayat bir su idi kimi içti kimi içemedi
Yaşam ise çok kısa sanki kibrit misali
Işığımla sönerim geceden görmezler mi beni

Ölüm neden unutuluyor be insan
Korkuluyor mu yoksa bu son andan
Başına gelmeyecek gibi umursamadan
Bir hayat akıyor pembe düşlerin altından

Mustafa TELLİ


Şirimde lamba ile insanoğlunun şiirsel diyaloğu söz konusudur.


(Çok saygıdeğer arkadaşıma şiirini blogumda yayınlamama müsaade ettiği için teşekkür ediyorum.. Gönlünüze sağlık Mustafa hocam.. Nice güzel şiirlere... Saygılar...)

18 Temmuz 2008 Cuma

Bu YaZıYa HanGi YüzLe BakıyorSUnuz?!!

Bu yazıyı okuyunca yüzünüz hangi şekle girecek?...Hangi yüzle bakıyorsunuz hayata....


Adeta iletişim için yaratılmış insan yüzünün gerisinde toplam 44 kas vardır. Her bir kasın her bir hareketi ayrı bir yüz ifadesinin bileşenini oluşturur. Ve insan yüzünde bu kasların farklı kombinasyonlarına göre 5000 ayrı ifade biçimi bulabilir.

Duygusal Zekâ (EQ)’nın IQ’dan farklı bir şey olduğunu artık bilmeyen yok. Hatta halk arasında “işini bilen adam” dediğimiz tiplerin ortak noktasının duygusal zekâlarının yüksekliğinde olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Böyle tiplerin elinde avucunda öyle çok bir sermayesi yoktur ama insan ilişkileri o kadar iyidir ki sırf bu ilişkilerini kullanarak her şeyi tıkır tıkır çözerler. Böyle tipler laboratuvar ortamında iyi çalışan zekâlar (Einstein, Edison, vb) kadar IQ’ya sahip değillerdir ama onların cebindeki EQ’ları her şeye yeter. Nedir EQ? Kendinizin ve ilişkide olduğunuz insanların aslında temel tetikleyicisi olan, işin içindeki bit yeniği de diyebileceğimiz “duygu”ları iyi fark edip onlara göre davranabilme yeteneğinin adıdır.

Lakin EQ düzeyleri ne olursa olsun şunu da biliyoruz ki her süper kahramanın yardımcı bir enstrümanı vardır. Bridge’in (Umma Turhman) Hattori Hanzo kılıcı, Stanley İpkiss’nin Maske’si, Örümcek Adam’ın Ağı gibi... Ama merak etmeyin EQ yıldızının da öyle bir enstrümanı vardır ki diğerleri eline su bile dökemez. Hem de ne enstrüman: Her yere gelir, karşı tarafın duygusunu MR kadar net şekilde gösterir, saklanamaz, her zaman ortadadır. Evet, EQ cambazlarımızın olmazsa olmaz aracı bildiğiniz “yüz”den başkası değildir. Ve ne isabetli enstrümandır, inanmazsanız buyurun:

* Adeta iletişim için yaratılmış insan yüzünün gerisinde toplam 44 kas vardır. Her bir kasın her bir hareketi ayrı bir yüz ifadesinin bileşenini oluşturur. Ve insan yüzünde bu kasların farklı kombinasyonlarına göre 5.000 ayrı ifade biçimi bulabilir.

* İnsanoğlunun sosyal bir varlık olarak yaratıldığı gerçeği onu diğer canlılarla mukayese ettiğinizde daha da belirginleşir. Diğer canlı yüzleri içinde insan yüzü en düz olanıdır; yani yüzün bütün detayları bir düzlem üzerinde, mesela bir aynada görülebilir. Ve diğer canlı yüzleri arasında insan yüzündeki kadar kas da yoktur.

* Somurtuk yüzde 43 kas gergin durmak zorundadır. Sahte gülümseme için 2 kas hareketini kullanırken, gerçek gülümseme için orkestra gibi 17 yüz kasımızın gerilmesi gerekir. Bu “yüz”den yine toplum içindeki “işini bilen tip”lerimiz gerçek ve sahte gülümsemeyi şıp diye ayırt eder.

* Londra’daki Evlilik Araştırmaları Enstitüsü Profesörü John Gottman; bir kadının yüzünde 15 dakika içerisinde küçümseme ifadesinin 4 veya daha fazla görülmesini 3 yıl içinde boşanmanın habercisi olarak yorumlamaktadır. Ve Gottman’ın bu tespitini % 94 oranında doğrulamıştır.

* Araştırmalara göre kadınların insan yüzündeki ince anlamları ayırt etme yeteneği erkeklerden daha fazladır. Kadının sezgisinin sağ ayağı kendisinin bile farkında olmadan okuduğu yüzlerdeki gizli anlamlara basmaktadır.

* Duyguyu anlatmak konusunda en güçlü ve neredeyse tek araç yüzlerdir. Kelimeler duygu anlatmak konusunda tam bir amatördür. Bu nedenle mail ya da sms’leriniz sık sık yanlış anlaşılır ve ancak “ türünde yüz ifadeleri imdadınıza yetişir. Ancak bunlar bile yüz yüze iletişimle karşılaştırıldığında çok sınırlı kalır.

İşte bu yüzden duygu anlatmak konusunda muhteşem bir tiyatro sahnesi olan “yüz”lerden duygusal zekâsı yüksek olanlar enfes şekilde yararlanır. Şak diye karşısındakinin duygusunu teşhis eder, çat diye o duyguya uygun şerbeti demliğinde hazırlar, şıp şıp damarlara enjekte eder.



Yüzlerin duygu anlatıcılığı artık deyimlerimizin bile ruhuna sinmiştir. Deyimlerimiz duygusal zekâ adına birer google gibidir. İstediğiniz duyguyu girin hemen karşısında “deyim”ini görürsünüz. Ve bunların çoğu yüz’lerle ilgilidir. “Yüz bulamamak” konuyu ifade etmeye uygun bir yüz ifadesi bulamamak anlamında kullanılan ve konuyu can damarından yakalayan enfes bir benzetmedir. Ya da “yüzsüz” deyimi de artık kişiliği ile yüzü arasındaki bağlantısı kopmuş kişiler için yapılan yine tam isabet bir nitelemedir.




--------------------------------------------------------------------------------

Hollywood’un yüzleri

Bunlar dilimizdeki yüz’lerdi. Gözümüzdeki yüzlere bakacak olursak da farklı bir tablo görmeyiz. Hiç düşündünüz mü neden yüzlerce film dönüp dolaşıp 20-25 aktör-aktristle çekilir? Mesela nedir Al Pacino’yu bu kadar farklı kılan? Söyleyeceği cümleye senarist, giyeceği kıyafete makyöz, işleyeceği görüntüye yönetmen karar verirken, o ne yapıyor? Para sayıyor! He bir de, sadece 1 şeyi yapıyor. Ama ne yapmak! Bir elbise gibi bir yüzü çıkartıp başka bir yüzü anında giyiyor. Bir dönüp bakın “Kadın Kokusu”nda âmâ’yı oynayan ve adeta mimiklerini ameliyatla aldırmış Al Pacino’ya, bir de gidip bakın “Şeytanın Avukatı”nda şeytanı oynayan Al Pacino’ya. Aradaki farkın yüzlerin diliyle yetenek diye çığlık attığını göreceksiniz.

Face Off’a uğramadan bu bahsi geçmek mümkün mü? Filmin senaryosuna göre bir azılı mahkumla, hırslı bir polisin yüz derisi filmin ortalarına doğru birbiriyle değiştirilir. Siz ikinci yarıda iki karakteri birbirinin yüzünde izlersiniz. Siz bunları okurken konuyu hayal etmekte bile zorlanırken onlar ( John Travolta ve Nicolas Cage) bunu göz görür akıl almaz bir başarıyla gerçekleştirmişti.




--------------------------------------------------------------------------------

Yalancının yüzü yatsıya kadar bile yanmıyor!

Yüzün farklı konulara bakan yüzleri hâlâ bitmedi. Yüzsüz de olsanız yüzler yalanlarınızda sizinle işbirliği yapmayı reddediyor. Buyurun size birkaç yalan dedektörü: Gözlerin kaçırılması, alnın kırışması, burnun kızarması (tansiyon yalan sırasında yükseldiğinden kan kılcal damarların yoğun olduğu burun ve kulaklara doğru hızla akar, bu da en az düzeyde de olsa bir kızarmaya neden olur) gibi belirtilerle yüzünüz yalanlarınızda sizi ele verir. Başkan Clinton’ın Lewinsky ile ilgili basın açıklaması yaparken kırışan alnı daha o zaman psikologlara “Bu adam yalan söylüyor!” dedirtmişti. Sonra adli tıp raporu psikologları teyit etti.

İnternet her ne kadar bizi bilgi okyanusu olarak kendine çekse de o okyanus iletişim yeteneklerimiz namına bir tsunami olup bütün yüz dili ifade ve anlama yeteneğimizi hortumlayıp götürüyor. Kullanılmayan şey gelişmez prensibiyle sizin mimiklerinizden hiiiiç bir şey anlamayan Internet Explorer sayfası size bilgi veriyor ama bedava değil; bütün yüz ifadelerinizi yüzünüze baka baka çalıyor. Eh her şeyin bir bedeli varmış gerçekten.

İşte ama Hollywood’un ama beyaz cam’ın yüz dili repertuarı gelişmiş yıldızlarını kendine rehber alarak duygu dili ifade sözlüğünü gün be gün geliştiren EQ yıldızlarımız hayatın her köşesi içine sıkışmış yüz ifadelerini yakalayıp buna göre davranma yetenekleriyle kolayca “sempatik” dostlarımız arasına girer. Girer de siz bunu nasıl yaptıklarını bile anlamaz, yüzünüz yerde sirke satmaya gidersiniz.


ERHAN ÖZDEN

[Forumumuzdan alıntıdır :} ]

TÜRK MUSİKİSİNDE USULLER

NİM SOFYAN
İki zamanlıdır.
2/4 lük ve 2/8 lik değerlerde vurulur.
DÜM 1 zamanlı - kuvvetli
TEK 1 zamanlı - yarı (orta) kuvvetlidir.
Bu usulde oyun havaları, türküler ve marşlar yazılmıştır.

SEMAİ
Üç zamanlıdır.
3/4 lük ve 3/8 lik değerlerde vurulur.
DÜM 1 zamanlı - kuvvetli
TEK 1 zamanlı - yarı kuvvetli
TEK 1 zamanlı - zayıftır.
Bu usulde oyun havaları ve şarkılar yazılmıştır.

SOFYAN
Dört zamanlıdır.
İki Nim Sofyan'ın birleşmesinden meydana gelir.
DÜ-ÜM 2 zamanlı - kuvvetli
TE 1 zamanlı - yarı kuvvetli
KE 1 zamanlı - zayıftır.
4/8, 4/4,4/2 lik değerlerde vurulur

TÜRK AKSAĞI
Beş zamanlıdır.
Bir Nim Sofyan ve bir Semai'nin birleşmesiyle meydana gelir.
DÜ- ÜM 2 zamanlı - kuvvetli
TE- EK 2 zamanlı - yarı kuvvetli
TEK 1 zamanlı - zayıftır.
5/8 ve 5/4 lük değerlerde vurulur

YÜRÜK SEMAİ
Altı zamanlıdır.
îki Semai veya üç Nim Sofyan'dan meydana gelmiştir.
DÜM l zamanlı - kuvvetli
TEK l zamanlı - yarı kuvvetli
TEK l zamanlı - zayıf
DÜM l zamanlı - zayıf
TE-EK 2 zamanlı - yan kuvvetlidir
6/8, 6/4 ve 6/2 lik değerlerde vurulur.
6/4 Sengin Semai, 6/2 Ağır Sengin Semai olur.

DEVR-İ HİNDİ
Yedi zamanlıdır.
Bir Semai ve bir Sofyan'dan meydana gelir. (Bazen bir Semai ve iki Nim Sofyan vurulur.)
DÜM 2 zamanlı - kuvvetli
TEK l zamanlı - yarı kuvvetli
TEK l zamanlı - zayıf
DÜ-ÜM 2 zamanlı - kuvvetli
TE - EK 2 zamanlı - zayıftır.
7/8 ve 7/4 lük değerlerde vurulur.

DEVR-İ TURAN
Yedi zamanlıdır.
Eskiden bu usüle Mandıra adı da verilmiştir.
Bir Sofyan ve bir Semai'den meydana gelmiştir.
DÜ-ÜM 2 zamanlı - kuvvetli
TE - EK 2 zamanlı - zayıf
TE- E- EK 3 zamanlı - yarı kuvvetlidir.
7/16 ve 7/8 lik değerlerde vurulur.

DÜYEK
Sekiz zamanlıdır. îki Sofyan'dan meydana gelir.
DÜM l zamanlı - yarı kuvvetli
TE-EK 2 zamanlı - kuvvetli
TEK l zamanlı - yarı kuvvetli
DÜ-ÜM 2 zamanlı - kuvvetli
TE-EK 2 zamanlı - zayıftır.
8/8 ve 8/4 lük vurulur. 8/4 Ağır Düyek adını alır.

MÜSEMMEN
Sekiz zamanlıdır.
Eskiden bu usüle Katikofti de denilmiştir.
Bir Semai, bir Nim Sofyan ve yine bir Semai'den meydana gelir.
DÜ-Ü-ÜM 3 zamanlı - kuvvetli
TE-EK 2 zamanlı - zayıf
TE-E-EK 3 zamanlı - yarı kuvvetlidir.
8/8 lik değerde vurulur.

AKSAK
Dokuz zamanlıdır. Bir Sofyan ve bir Türk Aksağından oluşur.
DÜ-ÜM 2 zamanlı - kuvvetli
TE 1 zamanlı - yarı kuvvetli
KE 1 zamanlı - zayıf
DÜ-ÜM 2 zamanlı - kuvvetli
TE-EK 2 zamanlı - yarı kuvvetli
TEK 1 zamanlı - zayıftır.

RAKS AKSAĞI
Dokuz zamanlıdır.
Bir Türk Aksağı ve bir Sofyan'dan meydana gelir.
DÜ-ÜM 2 zamanlı - kuvvetli
TE-E-EK 3 zamanlı - yarı kuvvetli
DÜ-ÜM 2 zamanlı - kuvvetli
TE-EK 2 zamanlı - zayıftır.
9/8 lik değerde vurulur.

CURCUNA
On zamanlıdır. İki Türk Aksağından meydana gelir.
DÜ-ÜM 2 zamanlı - kuvvetli
TE 1 zamanlı -zayıf
KA-A 2 zamanlı - yarı kuvvetli
DÜ-ÜM 2 zamanlı - kuvvetli
TE-EK 2 zamanlı - yarı kuvvetli
TEK 1 zamanlı - zayıftır.

10 Temmuz 2008 Perşembe

BULMAK

Bir an kayboldun gibi! yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti

Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma

Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından

Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde

Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş

Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine

Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar

Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın

Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi

Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım

Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden

Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm

Erdem BEYAZIT

(Ebedi aleme göçen çok değerli edebiyatçı-şair Erdem Beyazıt'a Yüce Allah'tan rahmet diliyorum, mekanı cennet olsun...)

8 Temmuz 2008 Salı

Belalı sevdalar...!
Tehlikelidir biliriz, bu topraklarda sevdalanmak Dorima! Toprağa sevdalanmayla harmanlanır her harman vakti. Ki 'kara'sı makbuldür vurulmaların...

Dorima; sen şimdi bebeğine buğu gizlenen bakışlarında, bilirim iç çekişlerle bastırırsın sevdalarını. Sevda bu, bilirsin o geldi mi, gelmez elden bir şey. Kepeneğinden başka korunağı olmayan yağız çobanların sevdasına anlam vermez ruhsuz ağalar.

Bunca zaman kafa patlatırım Dorima, çözemedim giriftlerden belalı bilmeceyi: Bu toprak mıdır bu sevdaları kutsallaştıran, yoksa sevdalarımız mı yüceltti Anadolu'yu. Ah Anadolu...

Kim bilir kaç çöl dolusu Mecnun bağrında? Kaç Yusuf sırt döndü kesik parmaklı Züleyha'lara? Kaç yürek yanığını Kerem'den aldı? Ve dağ başında bekleyen kaç Ferhat var?

Ah Dorima bilirsin; korkutucudur sevdalar! Buutsuz yaşayanlar onu anlayamazlar. Ve anlaşılmayan bilinir olunca kurulur çarmıhlar. Ya! Nerden sandın bu kesikler, yarıklar, çarmıhtaki oyuklar? Ki ödüldür

Dorima, bütün bu yapılanlar, etler tırnaklar, kemikleri ayıran taraklar...
İnsanlık tarihi öğretti bize alacanım, kahkahayı kovan gözyaşı erdemini.


Duramayız Dorima, koşmak bizim ruhumuz, hareket enerjimiz. Biz yorulmayız gözüm, çatlayınca büyür sevdamız. Bir fidan gibi dikilir önce ruhumuz, sonra hemen yürürüz ağaç gibi hareketsiz kalamayız. Rüzgârdır bineğimiz, hangi yöne savurursa savursun bizi, polen devşirilecek çiçekler vardır biliriz...

Her gün birer birer yitirirken renklerini yeryüzü, biz elimizde rengârenk fırçalarla renk çalarız toprağa, göğe... Renk bizimdir Dorima, biliriz ahenk bizim. Her heyula başında set olan yürek bizim. Lügatimiz küçüktür ve büyüktür anlamlar. Yoktur bazı kelimeler, bizde karşılık bulamazlar. Misal olarak Dorima, yılgınlık yoktur bizde. Her durak bir başlangıç, her menzil bir dinlence... Ummandır tüm sineler, kanat misali açılan... Saflıkla safdilliği ayırırız her zaman ve biliriz küçümser sevdaları ayılar. O ayılar ormanda her köşeyi tutarlar.

Dorima; biz sevdayı miras olarak aldık, odundan korkar olsak, bu ormana dalmazdık! İnanmazsan sen bana, sor onlara söylerler. Canlı/cansız cemadat bu türküyü söylerler: Ah yalan dünyada yalan dünyada/Yalandan yüzüme gülen dünyada! Ne ki yalanın gerçekleri ile gerçeğin yanları arasına sıkışmaz bu sevdalar.

Ah Dorima!
Sanır mısın ki bilmeyiz küçük yürekleri. Gölgelerden kurulan devlerin panayırında cüce ruhları? İzbeliklerde yapılan hesapları, kitapları. Bu sevdaya olan düşmanlıkları... Biliriz bilmesine; ama öylesine büyüktür ki sevdamız kucaklar tüm nefretleri ve her sabah haykırır içimizdeki Yusuf; müjde, sevgi nefreti yendi!
Azlık-çokluk Dorima, görecelidir derler, lakin belalı sevdaların azı olmaz bilmezler. Bilmezler ki Dorima, en büyük rakam birdir, tüm ahengin merkezi, tüm sevdalar birdir bir! Saraylardan zindana uçurulan haberleri bildiğimizi bilmezler iki gözüm. Bilmediğimizden değil, sevmediğimizden nefreti susarız sonsuz bir sabırla. Bunu bile bilmezler


Dorima, hiç bilmezler.
Gel boş verelim Dorima, gel biz kendi türkümüzü seslendirelim. Belalı da olsa, kara da olsa kendi sevdamıza sevdalanalım el ele vererek. Her mevsimi bahar gibi karşılayalım bu bahardan sonra. Bilirsin sonlar ilktir bize göre, her ilki son gibi bilerek devrederiz sevdalarımızı ilkbahara.
Gel bildiğimiz tüm dilleri tekrar vird edinelim ve yeni diller öğrenelim konuşan dilsizlere inat. Gel artık ayaklarımızı bile kullanmadan gitmenin yollarını arayalım beraber Dorima. Kanat bulalım her şeye ve herkese inat. Ve çırpalım hayata, mayata inat vatana ve matana doğru.

Göreceksin Dorima, ne çok varmış sevdalı ve ne çokmuş sevdalar. Anlayacaksın benim bu tutarsız sayıklamalarımı.

Ah Dorima ah... Belalıdır sevdalarımız bizim...

M. NEDİM HAZAR zaman.

Editörün notu; belalı sevdaları herkes anla(ya)maz!!!

6 Temmuz 2008 Pazar

KURAN'A VE HIFZA DAVET...



ARKADAŞLAR...
HER MÜSLÜMANA LAZIM KURAN OKUMAYI ÖĞRENME İŞİNDE YARDIMA İHTİYACI OLAN HERKESİ DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINA BAĞLI YAZ-KIŞ KURAN KURSLARIMIZA DAVET EDİYORUM..

AYRICA KENDİNE GÜVENEN VE ÖZELLİKLE ARAPÇASI OLAN ARKADAŞLARI BİR AN EVVEL HAFIZLIK YAPMAYA ÇAĞIRIYORUM...

ZANNIMCA BU KONUDA ÜLKEMİZDEKİ CEHALETE BİNAEN ACİLEN BİR ÇABAYA GİRİLMESİ GEREKİYOR!

NE YAPACAĞINI BİLEN VE KENDİNDEN EMİN HAFIZLARA TEZ ZAMANDA İHTİYACIMIZ OLACAK..

RABBİM YARDIMCIMIZ OLSUN :'{{{{

ÖZET TECVİT BİLGİLERİ

MEDLER
Harf-i Med: ي ا و Sebebi Med: ء ْ (Hemze harekesi olan elifdir.)
MEDDİ TABİ: ي ا و harekesiz geldiğinde kendisinden önceki harfi bir elif miktarı uzatılır.
MEDDİ MUTTASILve MUNFASIL: Harfi medden sonra sebebi med olarak hemze aynı kelimede gelirse, meddi muttasıl olur ve dört elif miktarı çekilir(müttefekun aleyh/vacip), ayrı kelimede olursa meddi munfasıl olur ve yine dört elif miktarı çekilir.
جاَءَ (bitişik/muttasıl) ياَ اَيُّها اللذِنَ (ayrık/munfasıl)
MEDDİ LAZIM: Harfi medden sonra sebebi med olarak sükunu lazım gelirse, meddi lazım olur ve dört elif miktarı çekilir (Sükunu lazım cezim ve şeddedir) (müttefekun aleyh/vacip)
Kelime-i Musakkale: لاَالضّالٍّن وَKelime-i Muhafefe: آلاَْ َنَ
Harf-i Musakkale: آلم mimi Harf-i Muhaffefe: يس
MEDDİ ARIZ: Harfi medden sonra, sukunu arız gelirse meddi arız olur. (caiz)
تَعْلَمُونَ Tul, tevassut, kasr
لطُّورَاِو Tul, tavassut, kasr, revm (harekeyi az belirtmek)
لقبورُ ا Tul, tavassut, kasr, revm, tul ile işmam, tevassut ile işmam, kasr ile işmam (dudakla)
MEDDİ LÎN: Harfi linden sonra (وْ يْ ) sebebi med sukun olursa meddi lin olur. (caiz) 4 veya iki elif miktarı çekilir. قُرَيْشٍ

TENVİN VE NUNU SAKİNİN HALLERİ
İHFA: Tenvin veya nunu sakinden sonra ihfa harflerinden biri gelirse( ذ ض ص ث ق ف ج ط ك د ت س ش ظ ز ) ihfa olur ve nun gizlenerek okunur.
IZHAR: Tenvin veya nunu sakinden sonra ızhar harflerinden biri gelirse( ا ع غ ه ح خ ) ızhar olur ve nun açıktan okunur.
İKLAP: Tenvin veya nunu sakinden sonra (ب ) harfi gelirse iklap olur ve “n” sesi “m” ile okunur.
İDĞAM MEĞA’L-GUNNE: Tenvin veya nunu sakinden sonra ( ي م ن و ) harflerinden biri gelirse idğam meğal gunne olur ve “n” sesi gunneli bir sesle gelen harfe dönüştürülür.
İDĞAM BİLA GUNNE: Tenvin veya nunu sakinden sonra (لر) harflerinden biri gelirse idğam bilâ gunne olur ve “n” sesi doğrudan gelen harfe dönüştürülür.
İDĞAM MİSLEYN: Aynı harfler birbirlerine uğrarsa idğam misleyn olur. Bunlardan nun“ن” nuna“ن” uğrarsa, hem meğal gunne hem misleyn olur. “م” Mim “ب”ba’ya uğrarsa dudak ihfası olur. Mim”م” mime “م” uğrarsa idğam misleyn meğalğunne olur.
İDĞAM MÜTECANİSEYN: Mahreçleri bir, sıfatları farklı olan harfler birbirine uğrarsa idğam mütecaniseyn olur.
“ط” ve ‘د’ve “تَ” birbirlerine denk gelirlerse بَسَطْتَ"” “besatte” diyerek “ta” “te”ye yaklaştırılarak okunur, kalkale yapılmaz.
“ظ” ve“ذ” ve“ث” birbirlerine denk gelirlerse “اٍذْ ظَلَمُوا“izzalemu” diyerek okunur “ze”nin okunuşu za”ya yaklaştırılır.
“ب’ ve ‘م’ birbirlerine denk gelirlerse “ارْكَمْ مَعَنا” “irkem meğanâ” diye okunur ve “be”, “me” ye dönüştürülür.
İDĞAM MÜTEKARİBEYN: Mahreçleri veya sıfatları birbirinden farklı olan harfler birbirlerine uğrarlarsa mütekaribeyn olurlar.
“ل” ve “ر” birbirlerine geldiğinde “وَ قُلْ رَبِّ” “ve gurrabbi” diye dönüştürülerek okunur.
“ق” ve “ك” birbirlerine gelirse “نَخْلُقْكُمْ” “nahlükküm” diye dönüştürülerek okunur.

KALKALE
“.قطبجد” Harflerinden biri cezimli gelir ise harf sarsarak okunur. اَقْرَبُ"

HÜKMÜ’R - RA
Kalın okunur: رَ وانْحَرْ مِرْصاَد طَور
İnce okunur: رِ قَدِيرْ

LAFZATULLAH
Allah lafzının ‘lam’ı kendisinden önceki harfin harekesi esre ise ince diğer durumlarda kalın okunur.
Kalın: الله İnce: بِالله

ZAMİRLER:
“ ه ” Zamiri kendisinden önceki harfin harekesi var ise çeker. Eğer harekesi yok veya cezim ise “ه” zamiri çekmez. Çeker: لَهٌ انَّهُ بِهِ Çekmez: فِيهِ عَلَيْهِ

SEKTE: Kur’an’da dört yerde olup, eğer durulmadan geçerse anlam bozulacağı için sesi kesip nefes almadan bir miktar durulması gereken yerdir. Durulması istenen kelimenin altında “sekte” diye yazar. Örnek: من مرقدنا هاذا من راق

DURUŞLAR / VAKIF
لا Durulmaz.
م Durmak gerekir.
ط Durulur.
قف ج Durmak daha iyidir, geçilebilir.
ص ز ق Geçmek daha iyidir, durulabilir.
ع Konu bütünlüğü bitmiştir. Durulur.
.;. Secavent, ikisinden birinde yalnızca durulur.

Keneden Kurtulmaya Kolay Bir ÇÖZÜM :S




ALLAH KORUSUN...
TEHLİKE BÖLGESİNDEN SELAMLAR :S

5 Temmuz 2008 Cumartesi

FESTİVALİMİZ BİR HARİKA :pp



ÇORUMDA 28. HİTİT FUAR ve FESTİVALİ BAŞLADI...



VATANA MİLLETE HAYIRLI UĞURLU OLSUN :))

BEKLERİZ..
GÜZEL :p ÇORUMUMUZA :p

27 Haziran 2008 Cuma

GİDİYORUM.... HAKKINI HELAL ET....

GİDİYORUM
HAKKINI HELAL ET!

YOLUM DÖNÜLMEZ
İÇİMDE ACI DİNMEZ
GİDİYORUM
HAKKINI HELAL ET!

KALBİM ATEŞLERE YANSA
SÖZLERİNLE ERİYEN GÖNLÜME
ÇARE KALMADI
GİTMEKTEN BAŞKA

BEN DE

GİDİYORUM
HAKKINI HELAL ET!

BU ŞEHİRDEN KAÇSAM DUR DİYENİM YOK;
HEM
HEM NEYLEYEYİM DÜNYAYI
BEN SENSİZ!
SEN YOKSUN: DÜNYA YOK!
HAYAT ZİNDAN OLDU ARTIK BİLİYOR MUSUN ?!

GİDİYORUM
HAKKINI HELAL ET!



MEVSİMİMİN
SON GÜLLERİNİ
SANA DERDİM
ALLAH'A EMANET OL
GİDİYORUM
HAKKINI HELAL ET!

:'((((((

25 Haziran 2008 Çarşamba

Mutluluğun formülü 40 ayette saklı

Takvim gazetesine yazdığı yazılarıyla tanınan İrfan Gürkan Çelebi ’nin ayetlerden çıkardığı mesajlar

İsra 37: Kibirli olma, alçakgönüllü davran.

Müddesir 1-5: Kendini fazla abartma.

Tekvir 25-27: Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma.

Bakara 156: Çaresizlik tuzağına düşme. Her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından çıkarma.

Beled 5-6: Her şeye hakim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale çevirme.

Hucurat 10: Büyüklük kompleksine kapılıp, insanları ezerek arkadaşlarını kendinden uzaklaştırma.

Muhammed 7: İyiliği karşılık beklemeden yap.

Rum 21: Tek başına mutlu olunamayacağını bil. Çevrenin mutluluğu için gayret göster.

Vakıa 83-87: Ölümden korkmak yerine, ölüm gerçeğiyle yüzleş.

Bakara 263: Yaptığın iyilikleri unut. Anlatarak onları kıymetsizleştirme.

Furkan 63: Sana yapılan kötülüğün karşılığını vermek yerine. Öfkenin dinmesini bekle.

İnşirah 1-3: Seni huzursuz edecek işlerden uzak dur. İhtirasını törpüle.

Maun 4-5: Eleştirinin keskin bir bıçak olduğunu unutma. Söyleyeceklerini iyi tart.

Mücadele 7: Hiçbir sırrın sonsuza kadar gizli kalamayacağını unutma.

Rahman 7-9: Çıkarcı olma. Adil davran.

Tekasür 1-2: Kibrine yenilip hep daha fazlasını isteyerek hayatını zehir etme.

Tevbe 40: En zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılma.

Fatır 19-22: Senden iyi durumda olanlara bakıp üzüleceğine, senden zor durumda olanları görüp rahatla.

Fecr 27-28: En sevdiğin şeyleri, başkalarıyla paylaşmanın keyfine var.

Hakka 33-35: Hayatının vazgeçilmezleri olsun. Onları küçük çıkarlar için asla feda etme.

Haşr 10: Muhatabına güvenmek istiyorsan, önce sen güvenilir ol.

Kalem 1-2: Yazdıklarının ve yaptıklarının peşini bırakmayacağını unutma. Gücünü insanların yararına kullan.

Münafıkun 4: Bencil olma, tebrik etmeyi bil.

Saff 2: Yalandan uzak dur.

Yusuf 32-33: Modern hayatın çarpıklaştırdığı kadın-erkek ilişkilerinin, hayatını esir almasına izin verme.

Ankebut 41: İyi bir dostun, paha biçilmez olduğunu aklından çıkarma.

Al-i İmran 92: İyilik yapma arzunu, şarta bağlama. Vermek almaktan daha büyük bir ihtiyaçtır, asla unutma.

En’am 50: Önyargılarla hayatı kendine zehir etme.

En’am 60: Bildiklerinle açıklayamadığın şeyler, hayatının kâbusu olmasın.

Felak 1-5: Korkuların tutsağı olarak yaşamaktan vazgeç.

Hacc 46: Kendini, hep daha iyiye ulaşmak zorunda olduğuna koşullama.

İbrahim 42: Merhametli olmaktan asla vazgeçme.

İsra 23: Anne ve babana ‘off‘ bile deme.

Nisa 149: Kendini sürekli övmekten uzak dur.

Yunus 12: Vazgeçilmez olmadığını kabul et.

Enfal 56: Sözünüzde durmamanın utanç verici olduğunu aklından çıkarma.

Furkan 43: Heveslerini kendine ilah edinme.

Necm 3: İnanma duygunu diri tut.

Nisa 58: Karar verirken, vicdanının sesini duymazlıktan gelme.

12 Haziran 2008 Perşembe

Signs of Weak Iman and How to Increase It

Signs of weak Faith:

* Committing sins and not feeling any guilt.
* Having a hard heart and no desire to read the Quran.
* Feeling too lazy to do good deeds, e.g. being late for salat
* Neglecting the Sunnah.
* Having mood swings, for instance being upset about petty things and bothered and irritated most of the time.
* Not feeling anything when hearing verses from the Quran, for example when Allah warns us of punishments and His promise of glad tidings.
* Finding difficulty in remembering Allah and making dhikr.
* Not feeling bad when things are done against the Shariah.
* Desiring status and wealth.
* Being mean and miserly, i.e. not wanting to part with wealth.
* Ordering others to do good deeds when not practising them ourselves.
* Feeling pleased when things are not progressing for others.
* Being concerned with whether something is haram or halal only; and not avoiding makroo (not recommended) things.
* Making fun of people who do simple good deeds, like cleaning the mosque.
* Not feeling concerned about the situation of Muslims.
* Not feeling the responsibility to do something to promote Islam.
* Liking to argue just for the sake of arguing without any proof.
* Becoming engrossed and very involved with dunya, worldly things, i.e. feeling bad only when losing something in terms of material wealth.
* Becoming engrossed and obsessive about ourselves.

Okay, how to increase our faith then ?

* Recite and ponder on the meanings of the Quran. Tranquility then descends and our hearts become soft. To get optimum benefit, remind yourself that Allah is speaking to you. People are described in different categories in the Quran; think of which one you find yourself in.
* Realize the greatness of Allah. Everything is under His control. There are signs in everything we see that points us to His greatness. Everything happens according to His permission. Allah keeps track and looks after everything, even a black ant on a black rock on a black moonless night.
* Make an effort to gain knowledge, for at least the basic things in daily life e.g. how to make wudu properly. Know the meanings behind Allah's names and attributes. People who have taqwa are those who have knowledge.
* Attend gatherings where Allah is remembered. In such gatherings we are surrounded by angels.
* We have to increase our good deeds. One good deed leads to another good deed. Allah will make the way easy for someone who gives charity and also make it easy for him or her to do good deeds. Good deeds must be done continuously, not in spurts.
* We must fear the miserable end to our lives; the remembrance of death is the destroyer of pleasures.
* Remember the different levels of akhirah, for instance when we are put in our graves, when we are judged, whether we will be in paradise or hell.
* Make dua, realize that we need Allah. Be humble. Don't covet material things in this life.
* Our love for Subhana Wa Ta'Ala must be shown in actions. We must hope Allah will accept our prayers, and be in constant fear that we do wrong. At night before going to sleep, we must think about what good we did during that day.
* Realize the effects of sins and disobedience- one's faith is increased with good deeds and our faith is decreased by bad deeds. Everything that happens is because Allah wanted it. When calamity befalls us- it is also from Allah. It is a direct result of our disobedience to Allah.

by: Abu Banan

Best Times to make Du'a

by Mutma'inaa
www.geocities.com/mutmainaa





There are certain times dua (supplication) is more likely to be accepted by Allah (Subhanahu wa Ta'ala) as mentioned by Prophet (salAllahu alayhi wasalam). These times are as follows:


1. The Last Third Of The Night

Abu Hurairah (radiAllahu anhu) narrated that Allah�s Messenger (salAllahu alayhi wasalam) said: 'In the last third of every night our Rabb (Cherisher and Sustainer) (Allah (Subhanahu wa Ta'ala)) descends to the lowermost heaven and says; "Who is calling Me, so that I may answer him? Who is asking Me so that may I grant him? Who is seeking forgiveness from Me so that I may forgive him?."'
[Sahih al-Bukhari, Hadith Qudsi]

Amr ibn Absah narrated that the Prophet said: 'The closest any worshipper can be to His Lord is during the last part of the night, so if you can be amongst those who remember Allah at that time, then do so.'
[at-Tirmidhi, an-Nasa'i, al-Hakim - Sahih]


2. Late at night

When people are sleeping and busy with worldly pleasures Allah (Subhanahu wa Ta'ala) gives the believers an opportunity, or an answer hour if they can fight sleep and invoke Allah (Subhanahu wa Ta'ala) for whatever they need.

The Prophet (salAllahu alayhi wasalam) said: 'There is at night an hour, no Muslim happens to be asking Allah any matter of this world or the Hereafter, except that he will be given it, and this (occurs) every night.'
[Muslim #757]


3. Between Adhan and Iqamah

Anas (radiAllahu anhu) narrated that Allah�s Messenger (salAllahu alayhi wasalam) said: 'A supplication made between the Adhan and Iqama is not rejected.'
[Ahmad, abu Dawud #521, at-Tirmidhi #212, Sahih al-Jami #3408, an-Nasai and Ibn Hibban graded it sahih (sound)]


4. An Hour On Friday

Narrated Abu Hurairah (radiAllahu anhu): Allah�s Messenger (salAllahu alayhi wasalam) talked about Friday and said:
'There is an hour on Friday and if a Muslim gets it while offering Salat (prayer) and asks something from Allah (Subhanahu wa Ta'ala), then Allah (Subhanahu wa Ta'ala) will definitely meet his demand.' And he (the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) pointed out the shortness of that particular time with his hands.
[Sahih al-Bukhari]

Some have said that this hour is from the time the Imam (prayer�s leader) enters the mosque on Friday�s prayer until the prayer is over (ie between the two khutbahs), whereas others have said that it is the last hour of the day (ie after the Asr prayer until the Maghrib prayer).
(Note: when we say an hour here we do not mean the hour everyone knows (60 minutes) but an unspecified period of time because the time counters which we use today came after the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) had died.


5. While Drinking Zamzam Water

Jaber (radiAllahu anhu) narrated that Allah�s Messenger (salAllahu alayhi wasalam) said: 'Zamzam water is for what it is drunk for.'
[Ahmad 3: 357 and Ibn Majah #3062]

This means that when you drink Zamzam water you may ask Allah (Subhanahu wa Ta'ala) for anything you like to gain or benefit from this water such as healing from illness.... etc.


6. While Prostrating

Abu Hurairah (radiAllahu anhu) narrated that Allah�s Messenger (salAllahu alayhi wasalam), said:
'The nearest a slave can be to his Lord is when he is prostrating, so invoke (supplicate) Allah (Subhanahu wa Ta'ala) much in it.
[Muslim, abu Dawud, an-Nasa'i and others, Sahih al-Jami #1175]

When a Muslim is in his Salat (prayer) he is facing Allah (Subhanahu wa Ta'ala) and when he prostrates he is the nearest he can be to Allah (Subhanahu wa Ta'ala) so it is best to invoke Allah (Subhanahu wa Ta'ala) at this time.
It is said that while in prostration, one should not ask for worldy needs (ie a nice car, a new job, etc), but for the Hereafter.


7. When Waking Up at Night

Narrated Ubada Bin As-Samit that Allah�s Messenger (salAllahu alayhi wasalam) said: 'Whomever wakes up at night and says La ilaha illallahu wahdahu la shrika lahu lahulmulku, wa lahul hamdu, wa huwa ala kulli shai'in qadir. Alhamdu lillahi, wa subhanallahi wa la ilaha illallahu, wallah akbir, wa la hawla wala quwata illa billah (none has the right to be worshipped but Allah (Subhanahu wa Ta'ala) He is the only one who has no partners. His is the kingdom and all the praises are for Allah (Subhanahu wa Ta'ala) All the glories are for Allah (Subhanahu wa Ta'ala) And none has the right to be worshipped but Allah (Subhanahu wa Ta'ala) and Allah (Subhanahu wa Ta'ala) is the most Great and there is neither might nor power except with Allah (Subhanahu wa Ta'ala) and then says, Allahumma ighfir li (O Allah! Forgive me) or invokes Allah (Subhanahu wa Ta'ala),
he will be responded to and if he makes ablution and performs Salat (prayer), his Salat (prayer) will be accepted.
[Sahih al-Bukhari]


8. At The End Of The Obligatory Salat:

Narrated Abu Omamah (radiAllahu anhu): that Allah�s Messenger (salAllahu alayhi wasalam) was asked, O Messenger of Allah, which supplication is heard (by Allah (Subhanahu wa Ta'ala), he said the end of the night and at the end of the obligatory Salat (prayer)
[at-Tirmidhi]

This time is after saying 'At-tahyat' , and before making Tasleem (finishing prayer)


9. The Night Of 'Qadr' (Decree)

This night is the greatest night of the year. This is the night which the almighty Allah (Subhanahu wa Ta'ala) said about it, "The night of Al-Qadar (Decree) is better than a thousand months."
[Surah al-Qadr, 97: 3]

The Night of Decree is one of the odd nights of the last ten nights of the blessed month of Ramadan. The angels descend down to the earth, and the earth is overwhelmed with peace and serenity until the break of dawn and when he doors of Paradise are opened, the worshipper is encouraged to turn to Allah to ask for his needs for this world and the Hereafter.


10. During The Rain

Narrated Sahel Ibn Sa'ad (radiAllahu anhu): that the Messenger of Allah (salAllahu alayhi wasalam) said: 'Two will not be rejected, Supplication when the Adhan (call of prayer) is being called, and at the time of the rain'.
[Al-Hakim 2: 114, and Abu Dawud #2540, ibn Majah]

'Seek the response to your du'as when the armies meet, and the prayer is called, and when rain falls'
[reported by Imam al-Shafi' in al-Umm, al-Sahihah #1469]

The time of the rain is a time of mercy from Allah (Subhanahu wa Ta'ala) so, one should take advantage of this time when Allah (Subhanahu wa Ta'ala) is having mercy on His slaves.


11. At the Adhan

'Seek the response to your du'as when the armies meet, and the prayer is called, and when rain falls'
[reported by Imam al-Shafi' in al-Umm, al-Sahihah #1469]

In another hadith; 'When the prayer is called, the doors of the skies are opened, and the du'a is answered'
[al-Tayalisi in his Musnad #2106, al-Sahihah #1413]


12. The One Who Is Suffering Injustice and Opression

The Messenger of Allah (salAllahu alayhi wasalam) said to Mua'ad Ibn Jabal (radiAllahu anhu), 'Beware of the supplication of the unjustly treated, because there is no shelter or veil between it (the supplication of the one who is suffering injustice) and Allah (Subhanahu wa Ta'ala)'
[Sahih Al-Bukhari and Muslim]

The prophet (salAllahu alayhi wasalam) declared,
'Three men whose dua is never rejected (by Allah) are: the fasting person until he breaks his fast (in another narration, when he breaks fast), the just ruler and the one who is oppressed.'
[Ahmad, at-Tirmidhi - Hasan]

In another hadith; The Prophet (salAllahu alayhi wasalam) declared:
'Three du'as are surely answered: The du'a of the oppressed, the du'a of the traveler, and the du'a of the father/mother (upon their child)'

The One who is suffering injustice is heard by Allah (Subhanahu wa Ta'ala) when he invokes Allah (Subhanahu wa Ta'ala) to retain his rights from the unjust one or oppressor. Allah (Subhanahu wa Ta'ala) has sworn to help the one who is suffering from injustice sooner or later as the Messenger of Allah (salAllahu alayhi wasalam) said.


13. The Traveler

The Messenger of Allah (salAllahu alayhi wasalam) said; Three supplications will not be rejected (by Allah (Subhanahu wa Ta'ala)), the supplication of the parent for his child, the supplication of the one who is fasting, and the supplication of the traveler.
[al-Bayhaqi, at-Tirmidhi - Sahih]

During travel supplication is heard by Allah (Subhanahu wa Ta'ala) if the trip is for a good reason, but if the trip is for a bad intention or to perform illegal things (making sins) this will not apply to it.


14. The Parent's Supplication for their Child

The Messenger of Allah (salAllahu alayhi wasalam) said; Three supplications will not be rejected (by Allah (Subhanahu wa Ta'ala)), the supplication of the parent for his child, the supplication of the one who is fasting, and the supplication of the traveler.
[al-Bayhaqi, at-Tirmidhi - Sahih]


15. Dua after praising Allah and giving salat on the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) in the tashahhud at the end of salat.

Narrated Faddalah ibn Ubayd (radiAllahu anhu): that the Messenger of Allah (salAllahu alayhi wasalam) said:
'When anyone of you makes du'a, let him start by glorifying his Lord and praising Him, then let him send blessings upon the Prophet (salAllahu alayhi wasalam), then let him pray for whatever he wants'
[abu Dawud #1481, at-Tirmidhi #3477]

In another hadith; Baqiy ibn Mukhallid (radiAllahu anhu) narrated that that the Messenger of Allah (salAllahu alayhi wasalam) said:
'Every du'a is not responded to until one sends blessings upon the Prophet (salAllahu alayhi wasalam)'
[al-Bayhaqi]

In another hadith; Umar (radiAllahu anhu) narrated that the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) said:
'Du'a is detained between the heavens and the earth and no part of it is taken up until you send blessings upon your Prophet (salAllahu alayhi wasalam)'
[at-Tirmidhi #486]

After a person has finished his tashahhud and before saying the 'salam', supplication at this time is one likely to be responded to.
Ibn Mas'ud narrates: I was once praying, and the Prophet (salAllahu alayhi wasalam), Abu Bakr and Umar (were all present). When I sat down (in the final tashahhud), I praised Allah, then sent salams on the Prophet, then started praying for myself. At this, the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) said:
'Ask, and you shall be given it! Ask, and you shall be given it!'
[at-Tirmidhi #593 - hasan, Mishkat al-Misbah #931]


16. The dua of a Muslim for his absent brother or sister Muslim stemming from the heart.

The prophet (salAllahu alayhi wasalam) said:
'There is no believing servant who supplicates for his brother in his absence where the angels do not say, 'the same be for you''
[Muslim]


17. Dua on the Day of Arafat

The Messenger of Allah (salAllahu alayhi wasalam) said: 'The best supplication is the supplication on the day of Arafat'.
[at-Tirmidhi and Malik]

The day of Arafat is the essence and pinnacle of Hajj. On this great and momentous day, millions of worshippers gather together on one plain, from every corner of the world, with only one purpose in mind - to respone to the call of their Creator. During this auspicious day, Allah does not refuse the requests of His worshippers.


18. Dua during the month of Ramadan

Ramadan is month full of many blessings, thus the du'a of Ramadan is a blessed one. This can be inferred from the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) saying:
'When Ramadan comes, the Doors of Mercy (another narration says Paradise) are opened, and the doors of Hell are closed, and the Sahitans are locked up'
Thus, it is clear that du'a during Ramadan has a greater chance of being accepted, as the Gates of Paradise and Mercy are opened.
[Sahih al-Bukhari #1899, Muslim #1079 and others]


19. Dua when the Armies meet

When the Muslim is facing the enemy in battle, at this critical period, the du'a of a worshipper is accepted.

Sahl ibn Sa'd (radiAllahu anhu) narrtaed the the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) said:
'Two duas are never rejected, or rarely rejected: the du'a during the call for prayer, and the du'a during the clamity when the two armies attack each other'
[abu Dawud #2540, ibn Majah, al-Hakim]

In another narration: 'Seek the response to your du'as when the armies meet, and the prayer is called, and when rain falls'
[reported by Imam al-Shafi' in al-Umm, al-Sahihah #1469]


20. When Muslims gather for the purpose of invoking and remembering Allah (Dhikrullah).

The Prophet (salAllahu alayhi wasalam) said:
If a group of people sit together remembering Allah, the angels will circle them, mercy will shroud them, peace will descend onto them and Allah will remember them among those with Him.
[Muslim]


21. First Ten days of Dhul-Hijjah

The Prophet (salAllahu alayhi wasalam) said:
'There are no days during which good deeds are more beloved to Allah than during these ten days'
[Sahih al-Bukhai #969 and others]


22. Dua when the heart reaches out to Allah and is ready to be totally sincere


23. At Midnight

Abu Umamah (radiAllahu anhu) said, the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) was questioned; 'Which du'a is heard (by Allah)?' He answered,
'At midnight and at the end of every obligatory prayer.'
[at-Tirmidhi - Hasan]


25. Dua of people after the death of a person

In a long hadith, Umm Salamah (radiAllahu anha) narrated that the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) said, when Abu Salamah had just passed away, and had closed his eyes,
'Do not ask for yourselves anything but good, for the angels will say 'Ameen' to all that you ask for. O Allah, forgive Abu Salamah, and raise his ranks among those who are guided.'
[Muslim, abu Dawud, Ahmad]


26. Dua of the one fasting until he breaks his fast.

The Messenger of Allah (salAllahu alayhi wasalam) said; Three supplications will not be rejected (by Allah (Subhanahu wa Ta'ala)), the supplication of the parent for his child, the supplication of the one who is fasting, and the supplication of the traveler.
[al-Bayhaqi, at-Tirmidhi - Sahih]


27. Dua of the one fasting at the time of breaking fast

The prophet (salAllahu alayhi wasalam) declared,
'Three men whose dua is never rejected (by Allah) are: when a fasting person breaks fast (in another narration, the fasting person until he breaks his fast), the just ruler and the one who is oppressed.'
[Ahmad, at-Tirmidhi - Hasan]


29. Dua of a just Ruler

The prophet (salAllahu alayhi wasalam) declared,
'Three men whose dua is never rejected (by Allah) are: the fasting person until he breaks his fast (in another narration, when he breaks fast), the just ruler and the one who is oppressed.'
[Ahmad, at-Tirmidhi - Hasan]


30. Dua of a son or daughter obedient to his or her parents

It is well known in the story narrated in hadith os three men who were trapped by a huge stone in a cave. One of them who was kind to kis parents asked Allah to remove the stone, and his du'a was answered.
[Sahih al-Bukhari 3:36 #472]


31. Dua immediately after wudu

Umar ibn Al-Khattab reported that the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) said:
'There is not one of you that makes wudu, and does it perfectly, then says: I testify that there is no diety worthy of worship except Allah. he is Alone, having no partners. And I bear witness that Muhammad is His slave and messenger', except that the eight gates of Paradise are opened for him, and he can enter into it through whichever one he pleases'
[Muslim #234, abu Dawud #162, Ahmad, an-Nasa'i]
Saying what has been mentioned in the hadith that is directly related to it (ablution)


32. Dua after stoning the Jamarat at Hajj

The stoning of the small Shaitan (jamrat sugra), or the middle Shaitan (jamrat wusta) pillars during Hajj.
It is narrated that the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) would stone the small Jamarah (one of the three pillars that is stoned in the last days of Hajj), then face the qiblah, raise his hands, and make du'a for a long time. He would then stone the middle Jamarah and do the same. When he stoned the large Jamarah, he would depart without making any du'a.
[Sahih al-Bukhari #1753 and others]


33. At the Crowing of a Rooster

Abu Hurairah (radiAllahu anhu) narrated that the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) said:
'When you hear a rooster crowing, then ask Allah for His bounties, for it has seen an angel, and when you hear a donkey braying, then seek refuge in Allah from Shaitan, for it has seen a Shaitan'
[Sahih al-Bukhari, Muslim, Ahmad, Sahih al-Jami #611]


34. Du'a made inside the Ka'bah

The Ka'bah is a sanctuary that has no comparison in the entire world. The du'a of one who prays inside the hijr is considered as being made inside the ka'bah, as it is part of the house (Baitullah). [This is the semicircle to the right of the Ka'bah if you face the door, opposite to the Yemeni corner and the Black stone wall.]

Usamah ibn Zayd narrated, 'When the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) entered the House (Ka'bah), he made du'a in all of its corners
[Muslim 2: 968 and others]


35. Du'a on the mount of Safa or Marwah during Umrah or Hajj

It is narrated that the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) would make long du'as at Safa and Marwah.
[Muslim #1218 and others]


36. Dua at any of the holy sites.


37. While reciting Surah al-Fatihah

The Prophet (salAllahu alayhi wasalam) said that Allah the Exalted had said:
' I have divided the prayer into two halves between Me and My servant, and My servant will receive what he asks for. When the servant says: Praise be to Allah, the Lord of the universe, Allah the Most High says: My servant has praised Me. And when he (the servant) says: The Most Compassionate, the Merciful, Allah the Most High says: My servant has lauded Me. When he (the servant) says: Master of the Day of Judgment, He remarks: My servant has glorified Me, and sometimes He will say: My servant entrusted (his affairs) to Me. When he (the worshipper) says: Thee do we worship and of Thee do we ask help, He (Allah) says: This is between Me and My servant, and My servant will receive what he asks for. Then, when he (the worshipper) says: Guide us to the straight path, the path of those to whom Thou hast been Gracious -- not of those who have incurred Thy displeasure, nor of those who have gone astray, He (Allah) says: This is for My servant, and My servant will receive what he asks for.
[Muslim 4: 395]


38. Saying 'Ameen' during prayer

After finishing the recitation of al-Fatihah, the saying of'Ameen' in congregation.
The Prophet (salAllahu alayhi wasalam) said: 'When the Imam says 'Ameen', then recite it behind him (as well), because whoever's Ameen coincides with the Ameen of the angels will have all of his sins forgiven.'
[Sahih al-Bukhari #780, Muslim #410 and others]


39. While visiting the sick, and dua made by the sick

Umm Salamah narrated that the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) said:
'When you visit the sick, or the dead then say good, because the angels say 'Ameen' to whatever you say
[Muslim #2126]

Ali (radiAllahu anhu) reported that the Prophet (salAllahu alayhi wasalam) said:
'When a Muslim visits his sick Muslim brother in the morning, seventy thousand angels make dua for his forgiveness till the evening. And when he visits him in the evening, seventy thousand angels make dua for his forgiveness till the morning, and he will be granted a garden for it in Jannah.'
[at-Tirmidhi, abu Dawud]

5 Haziran 2008 Perşembe

SITEMIM..


Cokmu sey istedim ben bu dunyada
Nedir basima gelen fani dunyada
Umidim sevincim sanki ruyada,
Gercekler aciymis nerden bileyim.

Bedenim agrilarda izdirap ceker
Ruhum yanlizliklarda kahrolur gider,
Basima gelenler uzuntu ve keder
Mucadeler zormus nerden bileyim.

Durustlugu aradim her oldugum yerde.
Buldugumu sandim her seferrinde
Hayal kirikligi kaldi yuregimde
Benmi zorum, aradigimmi zor nerden bileyim.

Cok sukur vicdanim aci cekmiyor
Bendeki ben kin tohumlari ekmiyor
Gucum bazen yetiyor, bazen yetmiyor
Dayanmak zormus nerden bileyim.

Derdimi paylasiyorum, kagit ve kalemimle
Tek vefayi onlarda buldum vede guvenle
Her seyimi paylasiyor, butun elemimide
Gercek dostluklari bulmak zormus nerden bileyim..


...98
N. Erdogan
Ağlamak
Bu nasıl bir kaynak böyle? Duyguların inişi ve çıkışıyla besleniyor, gözlerde buğuya, rahatlatıcı bir sele ya da hıçkırıklara dönüşüyor.

Bedenimiz ve ruhumuz bu ıslak temizliğe neden ihtiyaç duyuyorAğlamak bazen ne kadar iyi geliyor değil mi?
Çoğu zaman sizi bulunduğunuz alemden alıp götürüyor...Kimi zaman Rabbimden günahlarının affı için ağlarsın,kimi zaman dertlerin için ağlarsın,kimi zamanda öylesine ağlarsın...Ama yine ağlarsın...
Sizce ağlamak insanları rahatlatır mı yoksa aksine çıkılmaz bir yola mı iter?
Ve siz hiç birgün İŞTE ŞU SEBEPTEN AĞLADIM diyebildiniz mi?
Ya da şöyle sorayım sizce Ağlamak gerekir mi rahatlamak için!!!


2 Haziran 2008 Pazartesi

Susuyordu. Bir kucak dolusu közü yüreğinde taşıyarak susuyordu hem de. İnsanların gözlerine bakamayarak, tebessüm ede ede yürüyordu kalabalıkların arasında. İçinde bulunduğu sancıyı ifşa edememenin sıkıntısı içerisinde değildi, zaten sancısı ifşa edilmemeliydi…

Aşk, kelimelere sığdırılamazdı, anlatılamazdı. Sükût edilmeliydi…

Yitik yangınları arıyordu dağ taş demeden. Bir elinde lâl-ü aşkını resmettiği uçurtması ile kâinatta acizliğini ifade ediyor, diğer elinde taşıdığı yüreğiyle İbrahimî yangınları arıyordu.

Gök üstüne üstüne geliyordu, O ise aldırışsız devam ediyordu yürüyüşüne… Darağacından inip, çarmıhların yolunu tutuyordu. Derviş sabrı isteyen havayı teneffüs etmeliydi. Menekşe kokusuyla şefkat şefkat yeşerebilmeliydi gönüllerde, vuslat secdelerinde dua olmalıydı.

Sinesine çektiği ama gözlerinin taşıyamayıp peykânlarından süzdüğü katreler, düştüğü yerde çiğ tanesi olup sedef sedef açılıyordu. İnci inci gözyaşlarını topluyordu melekler. Mil çekilen özlemlerine kara taşlar basıyordu. Aşkından yuvarlanan taşlar O’nu arıyordu.

Yusuf’un kuyusuna vardı. Dolunayı içine çekerek mehtabın serzenişine ortak oldu. Nur oldu, aydınlattı karanlıkları. Mum oldu, aşkın huzmesiyle dağladı yürekleri. Alazlanmış sevdalara talip oldu. Rayihasıyla mest etti kâinatı…

Bir fecir vakti doğruldu ve kendisini Nil nehrinde buldu. İçi Musa dolu bir kundakta ilerliyordu. Firavunun sarayına doğru, karanlığı aydınlatmaya doğru ilerliyordu. Biliyordu ki kendisi Musa olursa, Rabbi denizleri ayağına getirirdi. Biliyordu ki “bittim” dediği yerde Rabbi “yettim” diyecek ve miraç fezasında ulvî düşlerine mazhar olacaktı.

Teslim olmalıydı. İbrahim gibi bir imana erebilmek, teslimiyetten geçiyordu. İsmail gibi teslim olursa bıçak kesmezdi. İbrahim gibi teslim olursa ateş yakmazdı.

Acının çığlık çığlık damıtıldığı yağmurlar altında ıslanmaktan geçiyordu yolu. Hüznün notalara dolandığı şarkılar mırıldanarak, mana âleminde yakamoz gibi parıldayarak geçti. Umutlarını her an tazeleyerek süzülüyordu fecre.

Lâl diliyle çöllerde yıldızlara tutunmayı diledi. Uçurtmasına adadığı lâl-ü aşkıyla rüzgârlara sesleniyor, ölümü ölüm ölüm içine çekiyordu.

Kazdığı mezarında toprakla hemhâl oluyor, yaratılışının hikmetine erebilmeyi diliyordu Rabbinden. Toprağın sırrına erebilmekse, nefsini ıslah edip özgürlüğe yelken açmakla mümkündü. Özgür olmalıydı. Tutsak sularda susuzluk yaşamamalı, nefsin zindanında esaret halinde bulunmamalıydı. Köpüğe aldanmamalı, köpüğün altındaki suyu ifşa edebilmeliydi.

Ve o an uykuyla uyanıklık arasında bir köprüden geçtiğini hissetti. Hüviyet ile mahiyet arasında, sonsuzluk ile yıldızların arasında kanat çırptığını gördü. Uçurtmasını gördü, uçurtmasına adadığı lâl-ü aşkla ölümün arefesinden geçiyordu.

Ceylan gözlerin, dilhûn yüreklerin arasında açtı gözlerini. Kevser havuzunun yanında, Anka Kuşuna tebessüm etti. Serçe yüreği gibi titreyerek doğruldu ve kumrunun nâmütenâhî zikriyle mest oldu.

Aşk oldu…



Ay Vakti, Sayı: 87
__________________

30 Mayıs 2008 Cuma

GÜLÜMSETEN DİYALOGLAR

Bayan profesör, solunum olayını sormak amacıyla, sigarasından bir nefes çekip öğrencisinin yüzüne üfledi:
- Söyle bakalım, bu nedir?
- Terbiyesizliktir efendim...


Yaşlı bir öğretmen, Fen Bilgisi dersinde kasları anlatıyordu. Bir ara öğrencilerden birine şu soruyu sordu:
- Şimdi ben boks yapsam hangi kaslar çalışır?
Çocuk sakin sakin cevap verdi :
- Izleyenlerin gülme kasları öğretmenim!



Derste hoca sorar:
_ çocuklarım Allah'a günahlarımızı affettirmek için ne yapmalyz?
uzun bir sessizlikten sonra çocuklardan biri:
_ ne mi yapmalyız? ilk önce günah işlemeliyiz



şöför çarptığı yayayı teselli eder:
- şansınız varmış, size çarptığım yer tam doktorun muayenehanesinin karşısı.
- Yerdeki inleyerek cevaplar:
- o doktor benim.

28 Mayıs 2008 Çarşamba

AKRA FM 29 MAYIS İSTANBUL’UN FETHİ ÖZEL YAYIN AKIŞI

Dini İslam’ın mücerret gayretidir gayretim,
Ehli küfr-i serte ser kahr eylemektir niyyetim.
Lütfi Hak’tandır human ümmid-i feth-ü nusretim,
Hamdulillah var gazaya sadhezaran rağbetim.
Fatih Sultan Mehmed

İstanbul’un Fethi’nin 555. şeref yılında ruh ve mana âlemimize olduğu kadar, gönül ve fikir dünyamıza da renk, zevk ve şevk veren Fatih Sultan Mehmed Han’ı anarken, tarihte ve günümüzde İstanbul’un fethinin anlam ve önemini yoğun bir yayın akışıyla kutluyoruz.

Fatih Sultan Mehmed Han’ın hayatı ve açtığı çığırlar; Fatih’i yetiştiren ve hayatına yön veren ilim ehli; tarihten günümüze fetih, gençlerde fetih anlayışı ve fetih şiirleri 29 Mayıs Perşembe günü radyonuz AKRA FM’de anlatılıyor.

“(Rasulüm!) Biz, sana apaçık bir fetih (ve zafer yolu) açtık.” Fetih süresi-1







AKRA FM İSTANBUL’UN FETHİ ÖZEL YAYIN AKIŞI:



09.30 - 09.45 Tarihten İzler, Fetih Özel
Programda kronolojik olarak İstanbul’un fethi anlatılıyor.

10.00 - 11.30 İrfan Saati, Fetih Özel
Ayşe ve Esra Engin’in hazırlayıp Büşra Ünsal’ın sunduğu programda “Fetih, Fatih Sultan Mehmet’in Şahsiyeti, Yetişmesi ve Fetih Ruhu” anlatılıyor.

12.10 – 12.30 Başmakaleler
Merhum M. Es’ad Coşan Hocaefendi’nin Başmakaleler-1 adlı eserinden “Gayemiz” ve “Allah Yolunda Cihat” adlı makaleleri seslendiriliyor.

13.15 – 14.00 İstanbul’un Fethi Belgeseli
İstanbul’un fethinin detaylı anlatıldığı programda fetihten önceki ve sonraki İstanbul’a yer veriliyor.

14.10 – 15.00 Fetih ve İstanbul Şiirleri
Emrullah Uzun, Erol Eren ve Timur Çayır İstanbul ve fetih şiirlerini seslendiriyor.

15.00 – 15.45 Hadisler Deryası Fetih Özel Sohbeti
Merhum Prof. Dr. M. Es’ad Coşan Hocaefendi’nin 29 Mayıs 1987 tarihinde yaptığı “İstanbul’un Fethi ve Müslümanlara Düşen Görevler” konulu sohbeti dinleyicilerin istifadesine sunuluyor.

15.45 – 16.00 Tarihten İzler, Fetih Özel
Programda kronolojik olarak İstanbul’un fethi anlatılıyor.

16.00 – 17.00 Fatih Sultan Mehmed Belgeseli
Serpil Özcan’ın hazırlayıp sunduğu programda Fatih Sultan Mehmed'in hayatı detaylı şekilde anlatılıyor.

17.10 – 18.00 Genç AKRA, Fetih Özel
Fethin anlatıldığı programda fetih şuuru işleniyor.

19.00 – 21.00 Duyarlı Gençlik Fetih Özel
Sıtkı Aslanhan’ın hazırlayıp sunduğu programda Talha Boz, Halit Çeliktaş, Halil Enver Soylu ve Rasih Çelenlioğlu’yla “Günümüzün Gençliği ve Fatih Sultan Mehmed” konuşuluyor.

21.10 – 22.00 Fetih Özel Sohbeti
Merhum Prof. Dr. M. Es’ad Coşan Hocaefendi’nin 11 Ağustos 1989 tarihinde yaptığı “Fatih Sultan Mehmet ve İlmin Önemi” konulu sohbeti dinleyicilerin istifadesine sunuluyor.

22.00 – 23.30 Fetih Özel Söyleşisi
Ömer Faruk Tuna’nın ev sahipliğinde Prof. Dr. Sadettin Ökten, Yahya Kemal’in şiirlerinde fetih ve fethin yankılarını anlatırken, Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu sanatçılarından Erdinç Kadıoğlu ve Veysel Dalsaldı’yla da mehter musikimiz ve tarihçesi konuşuluyor.

23.30 – 00.30 Fetih ve İstanbul Şiirleri
Gece çalışan ve yurtdışında yaşayan dinleyicilerimiz için 14.00’te yayınlanan programın tekrarı…

00.30 – 01.30 Fatih Sultan Mehmet Belgeseli
Gece çalışan ve yurtdışında yaşayan dinleyicilerimiz için 16.00’da yayınlanan programın tekrarı…

04.00 – 06.00 Duyarlı Gençlik Fetih Özel
Gece çalışan ve yurtdışında yaşayan dinleyicilerimiz için 19.00’de yayınlanan programın tekrarı…


KOCATEPELİ



ANKARA-KOCATEPE

ANKARA'YI ÖZLEMİYORUM
KOCATEPE ÖZLEMİ OLMASA...

SINAVLARIM BİTTİ ARKADAŞLAR...
DUALARINIZA TEŞEKKÜR EDERİM...
RABBİM HAYIRLI SONUÇLAR NASİP ETSİN İNŞALLAH...

O'NA EMANET...

26 Mayıs 2008 Pazartesi

ANKARA'YLA ÇORUMUN ARASI AMAN AMAN...

GİDERKEN SINAV NASIL GEÇECEK ENDİŞESİ....
DÖNERKEN SONUÇ NE OLACAK DÜŞÜNCESİ...
GİDERKEN DOSTLARLA VUSLAT SEVİNCİ...
DÖNERKEN AYRILIĞIN HÜZNÜ...

BU SAATLER BU DAKİKALAR HİÇ UNUTULMAYACAK...
OKULU ÇOK SEVDİM HAYATIM BOYU...
VE BU SON OKULUM!
HER NE KADAR DÜNYA GÖZÜYLE 4 SENEDE HER EĞİTİM GÜNÜ DEĞİL DE SADECE SINAV VE BAZI DERS VAKİTLERİNDE GÖREBİLMİŞ OLSAM DA OKULUM OKULUM... İLAHİYATIM BENİM...

BİTECEK İNŞALLAH...
HÜZÜNLE DE OLSA...
DERTLE DE OLSA...
BİTECEK İNŞALLAH...

RABBİM OKULUMUZU DA HER İŞİMİZİ DE HAYIRLA TAMAMLATSIN BİZE!...

AMİN...

BU CUMARTESİ-PAZAR OLAN GÜZELLİKLERDEN BİRİSİ DİN BİLİMLERİ SINAVININ BEKLEDİĞİMİZDEN KOLAY OLMASI; İKİNCİSİ OKULDAN ÇIKIP GİDER İKEN ÜNİVERSİTE DEKANIMIZ SAYIN MUALLA SELÇUK İLE TANIŞMAMIZ VE BİR ÜÇÜNCÜSÜ DE ELİFE VE GÜLER KARDEŞİMLE ANKARA GEZİMİZDİ...

RABBİM GÜZELLİKLERDEN AYIRMASIN BİZİ...

AMİN...

23 Mayıs 2008 Cuma

""""SINAV SINAV SINAVIM VAARRR"""""

24-25 MAYIS SINAV GÜNLERİ....
ÇOK ÇOK DUA BEKLİYORUM........
BÜTÜN ARKADAŞLARIMA BAŞARILAR DİLİYOR VE HEPİNİZİ ALLAH'A EMANET EDİYORUM...
SELAMLAR....

MERVE ZEYNEP
CAN_MİSALİ
MZ_STRANGER

11 Mayıs 2008 Pazar

KONYA

KONYA..
YİNE KONYA...
GÜZEL ŞEHİR..
MEVLANA HAZRETLERİNİN SELAMINI GETİRDİM ARKADAŞLAR............................
GÜLLERLE.............

4 Mayıs 2008 Pazar

TEVBE




-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Sahi mi? Yani, sayısız günahlar işlediğim halde, hiç günah işlememiş sayılacağım öyle mi?
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Ciddi misiniz? Oysa, bana kalsaydı, ben kendimi bile bu kadar kolay affedemezdim. Dostlarımdan bile öyleleri var ki, bir hata ettim diye beni defterden sildiler. Artık görüşmüyorlar. Ben de çoğu arkadaşıma ilk hatasını görür görmez küstüm. Hiç hata etmemişler gibi davranmam çok zor onlara. Oysa siz...
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Daha önce tövbe etmediğim günahlarım da var benim. Özür dilemeyi unuttuğum hatalarım var. Yanlış olduğu halde, yanlışlığını kabullenmediğim bir sürü yanlışım var.
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Nasıl yani? İçimde azıcık bir pişmanlık olsa bile, özür dilemiş mi sayılıyorum? Dilime varmayan içimdeki “ah!”lar da tövbe diye mi kabul ediliyor. Yüzümün kızarması da… Öyle mi?
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Ben... Şimdi.. Tövbe etsem... Olur mu ki? Yani, şimdi hatırladıklarım için özür dilesem hepsine tövbe mi etmiş olacağım? Hepsinden affedilebilir miyim sahiden?
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Doğru ya, “hiç günah işlememiş gibi” diyorsunuz. Hiç günah işlememiş gibi olmak için hepsinin bağışlanmış olması gerekli. Hımm; anladım.Peki, ya yeniden günah işlersem? O zaman sözümden dönmüş olacağım. İyice günaha dalacağım. En iyisi, en sonunu beklemek özür dilemek için.
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-O günahtan da tövbe edebilirim yani.. Özür dilemek için her zaman fırsatım var demek! Ama neden bu cömertlik? Niye bu kadar bağışlayıcılık?
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Sevildiğimi bileyim ha! Hata edebileceğim baştan biliniyordu ama yine de var edildim. Günah işleyeceğim belliydi ama yine de nefes veriliyor bana. Özür dilerim umuduyla.. Her sabah güneş, ben özür dilerim belki diye mi geliyor dünya ufkuna? Yeter ki, özür dileyecek içtenlikte olayım. Huzura geleyim. Günahsızlığıma güvenip huzurdan kaçmamdan ise, günah vesilesiyle de olsa huzura gelmemi iyi bir şey sayıyorsunuz. Boynumu bükmem, mahcup olmam, gözlerimin yaşarması bu kadar mı önemli sizin için? Günahsızlıktan bile önemli ha!
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-İçimde bir ateş bir ateş ki, hiç sormayın! Yanıyor, yakıyor. Yanıyor, yakıyor. Söner mi, dersiniz?
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Hiç günah işlememeye içten niyetlenirsem olur öyle mi? Ama şaşırırsam başka.. Unutsam da yeni imkanlar var önümde. Kredim bitmiyor hemen. Yeter ki o içtenliği bir an hissedeyim. Yani, hiç günahsız bir bebek gibi, hiç hatasız bir dost gibi tatlı bir mahcubiyetle yaşamamı istiyorsunuz. Beyaz bir sayfayı hiç kirletmeme ihtimamını kuşanayım yeter; öyle mi?
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.”
-Özür diliyorum Rabbim... Bin özür; milyonlar özür... Çok utanıyorum; çok mahcubum. çok, çok... N’olur, affet beni, affettiğini bildir. Affedildiğimi hissedeyim. Söz veriyorum (veriyorum mu ki?) bir daha asla! Bir daha asla, bir daha asla, bir daha asla, bir daha asla...
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Hiç günah işlememiş gibi mi gerçekten... Yani, günah işleyip de affedilmiş bile değil. Sanki hiç işlememiş gibi! Hiç! Hiç! Hiiççç! Affedildim mi şimdi? Yeni baştan adam sayılıyorum ha! Sıfırdan başlıyorum demek!
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Hatalarım hiç yüzüme vurulmayacak demek! Hatırlatılmayacak bana. Unutturulacak. Hatırlayıp da utanmayayım diye. Hatırladığım olursa da, içimdeki sızıyla bir daha özür dileyeyim diye. Defterimden de silinecek, hafızamdan da. Hatta, affedildiğimi bile hatırlamayacağım. Ne güzel bir bağışlama bu. Bağışlayan bağışladığını bağışladığına fark ettirmiyor bile.
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Hiç günahsızlar nasıl yaşarsa, öyle mi yaşamam gerekiyor bundan böyle?
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Efendim?
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Sesiniz, sesiniz, ne güzel sizin! Bir daha söyleseniz! Bir daha! Sözünüzden de güzel sesiniz. Müjdenizden bile tatlı söyleyişiniz. N’olur, bi’daha konuşsanız!
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Yüreğime su serptiniz! Ne kadar serinledim bir bilseniz.
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.
-Efendim, siz ne güzel müjdecisiniz! Fakiri sevindirdiniz.
-Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.”
-Efendim, Siz.. Siz.. Siz... Siz... Siz... Ne güzel elçisiniz! Niye buraya kadar zahmet ettiniz? Ah!



Senai Demirci

3 Mayıs 2008 Cumartesi

Annelerimizden Neler Öğrendik? :)))


1 ) İYİ YAPILMIŞ BIR İŞİ TAKDİR ETMEYİ :
Bana bakın, gidin birbirinizi dışarda gebertin, evi daha yeni temizledim...!!!

2 ) DUALARIN GÜCÜNÜ :
Yat kalk dua et ki baban müzik setinin bozulduğunu fark etmedi...

3 ) ZAMANA KARŞI YARIŞMAYI :
O oyuncaklarını topla yoksa bi tekme attığım gibi hepsini karşı sahilden toplarsın..

4 ) MANTIKLI DÜŞÜNMEYİ :
Ben öyle diyorsam öyledir...!!!

5 ) İLERİ GÖRÜŞLÜ OLMAYI :
Çıkmadan önce temiz bi çamaşır giy.. yolda Allah korusun başına birşey gelir kirli çamaşırla etrafa rezil olursun.

6 ) HAYATIN TRAJİKOMİK YANLARINI :
Sen daha orda gülmeye devam et, birazdan ben seni tam güldürecem...

7 ) HAYATIN ÇELİŞKİLERLE DOLU OLDUĞUNU :
Kapa çeneni ve çorbanı iç..!!

8 )DAYANIKLI OLMAYI :
O ıspanak bitene kadar sofradan kalkmak YOK..!!!

9 ) HAVA RAPORU TAHMİNİ YAPMAYI :
şu dağınıklığa bak... Yabancı biri görse odanın ortasından kasırga geçmiş sanır...

10 ) ABARTMAYI :
Sana 500 bin defa söyledim kirli ayakkabılarınla içeri girme diye..!!

11 ) DAVRANIŞ PSİKOLOJİSİNİ :
Babana çekeceğine biraz bana çekseydin noolurdu ...

12 ) OLAĞANÜSTÜ DURUMLARA HAZIRLIKLI OLMAYI :
Dinleme bakalım anne sözü dinlemee...!!! Kafana meteor düşecek kenara çekil diye bağırsam onu bile dinlemezsin di mi......!!!!

13 ) KISKANMAYI :
Dünyada senin annen baban gibi mükemmel bi aileye sahip olmayan, kaç milyon çocuk var biliyor musun...

14 ) SABIRLI OLMAYI :
Baban eve gelsin, sen görürsün

15 ) HAKKIMIZI ALACAĞIMIZI :
Eve vardığımızda ben bilirim sana yapacağımı

16 ) DİYALOG KURMAYI :
Sana bir şey sorduğumda cevap ver...!! Ne söyleyeyim anne? Sus!! Bana cevap verme!!!

17 ) TIP BİLGİLERİNİ :
Gözlerini şaşı yaparken bir gün öyle kalıvereceksin

18 )OLGUN OLMAYI :
Bu tabağın hepsini bitirmezsen asla büyüyemezsin.

19 ) GENETİK BİLGİLERİ :
Sen de o hayırsız babana çektin.

20 ) BİLGELİĞİ :
Benim yaşıma gel de anlarsın o zaman.

21 ) V E ...ADALETİ :
Bir gün senin de çocukların olacak.. İnşallah onlar da sana senin simdi bana yaptıklarını yaparlar...

_____________________
RABBİM ONLARI BAŞIMIZDAN EKSİK ETMESİN :) Amin.

30 Nisan 2008 Çarşamba

Senin olmadığın yerde ateş yok güneş yok

Sizin semtinizden vefa rüzgarı esmez mi

Dağlara seslendim onlar bile ses verdi neden susuyorsun

Yollardan geçtiğin gibi benden de geçer misin

Senin olmadığın yerde ateş yok güneş yok



Seni düşüne düşüne düşüme bile giriyorsun

Onun için böyle geceleri ben sever oldum

Yollardan geçtiğin gibi benden de geçer misin

Senin olmadığın yerde ateş yok güneş yok

Sen Yanımda Olmayınca





Ateş idim küle döndüm
Rüzgar idim yele döndüm
Evvel yârin dostun idim
Şimdi uzak ele döndüm



Yağmur idim damla oldum
Neşe idim gamla doldum
Evvel yanında yâr idim
Şimdi uzaklarda soldum



Sen yanımda olmayınca
Bahar bilmez güle döndüm
Türkülerim öksüz kaldı
Düzen tutmaz tele döndüm

29 Nisan 2008 Salı

İYİKİ DOĞDUN HİLALİM

ALLAH'IM SANA UZUUUN VE HAYIRLI BİR ÖMÜR NASİP ETSİN İNŞALLAH...
RABBİME ŞÜKÜRLER OLSUN Kİ BENİ SENİNLE TANIŞTIRDI..
MÜŞERREF KILDI BENİ..

DUAM İYİ DİLEKLERİM HER DAİM SENİNLE...
UZAKTA OLDUĞUMUZDAN DOLAYI ŞİMDİLİK ŞU NAÇİZANE HEDİYEMİ KABUL ETMENİ İSTİYORUM:

27 Nisan 2008 Pazar

BEN SANA MECBURUM



Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum, sen yoksun!

Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlarda bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum, sen yoksun!

Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor.

Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin...

ATİLLA İLHAN

22 Nisan 2008 Salı

Kimi Dosta Varır

Ey gönül, kendini veznetmeye kantar ara bul!
Yürü dil, kantarına halis olan a'yar ara bul!
Kapatırlar seni bir hâl-i haraba yalınız;
Ol karanlık geceler kendine bir yâr ara bul!

Kimi dosta varır dosta bendolur

Kimi nefse uyar kahrolur gider.

Kimi gülistanda goncagül olur

Kimi goncagüle hâr olur gider.

Kimi tevbe eder asfiya olur

Kimi inat eder eşkiya gider.

Kimi Ahmed seni uzaktan tanır

Kimi yaklaşır da kör olur gider.

Gel ey kardeş Hakkı bulayım dersen
Bir kamil mürşide varmayınc'olmaz
Rasulün cemalin göreyim dersen
Bir kamil mürşide varmayınc'olmaz!

18 Nisan 2008 Cuma

AŞK ACISI

Said b. Abdullah b. Râşid anlatıyor:
Genç bir Arap kız, kabilesinden aklı başında bir erkeğe tutuldu. Sürekli yanına gidip geliyordu. Bir ara buluşamayıp bir araya gelemeyince kız hastalandı, sarardı soldu. Hiç olmazsa erkeğin yüzünü görebilmek için bir takım yollara başvurdu ve bir şeyleri bahane ederek yanına gitti. Ancak erkek ona yanaşmadı, reddetti. Bunun üzerine kızın hastalığı daha da ağırlaştı. Ve kız yatağa düştü. Annesi oğluna: "Filan kız hasta olmuş, onun bizde (ziyaret) hakkı var" dedi. Genç: "Öyleyse sen ziyaret et ve halin nice?" diye sor dedi. Kadın kızı ziyaret etti ve ona: "Neyin var?" diye sordu. Kız: "Yüreğimde bir ağrı var, hastalığımın kaynağı o!" dedi. Kadın: "İşte oğlum da o hastalığının ne olduğunu soruyor" dedi. Kız derin bir nefes aldı ve şöyle dedi:

Bana hastalığımı soruyor: Hastalığım odur.
Gelen haberler ne de gariptir.

Kadın eve döndü ve oğluna bunu haber verdi. Ona: "Onun, senin olmasını istiyor musun?" dedi. Genç: "Evet" dedi. Kadın gidip kıza durumu haber verdi. Kız ağladı ve şöyle dedi:

Beni yaklaşmaktan ve buluşmaktan hep alıkoydu
Bedenim eriyip akınca acımaya başladı
Artık, katilimin bulunduğu bir yere gelmem
Bana hastalık olarak, ah vah diye sızlanarak ölmem yeter.

Kızın hastalığı gün geçtikçe daha da arttı ve sonunda öldü.


{İbnu'l-Kayyim el-Cevziyye - Aşıklar Kitabı, Sayfa:367-368}

Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine




Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili

Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Yıllar geçti saban ölümsüz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs , Meryem
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır , Züleyha
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili


Sezai Karakoç

Şiirler Sustu

  Yok. bulamadım ıssızlığın bu sırrını bana anlatacak bir lisan, En usta kelimeleri bile çırak çıkardı o müjgan, şiirler sustu, Sayfalar dol...